27 Temmuz 2025 Pazar
Şehirleşme Süreçleri ve Çevresel Etkileri
Edebiyatta Coğrafyanın İzleri: Faruk Nafiz Çamlıbel ve Yaşar Kemal Üzerine Bir Bakış
Pankreas Kanserinde Erken Teşhis: Fekal Mikrobiyal Analizin Geleceği
Abd: Karın ağrısını anlamak
İsrail ordusu, yardım kuyruğundaki Filistinlilerin öldürülmesiyle ilgili soruşturma başlattı
Ortadoğu'da Barış Umutları
Kaynak, Getty Images
Güncelleme 22 Haziran 2025
ABD Başkanı Donald Trump, 22 Haziran’ın ilk saatlerinde yaptığı bir açıklama ile Amerikan uçaklarının İran’da Fordo, Natanz ve İsfahan nükleer tesislerini vurduğunu duyurdu.
İsrail de 13 Haziran Cuma günü İran’a başlattığı saldırıda çeşitli ülkenin nükleer tesisleri hedef almıştı.
Peki ülkede kaç tane nükleer tesis var ve bu tesislerde neler yapılıyor?
Natanz, İran’ın en büyük uranyum zenginleştirme tesisi. Tahran’ın yaklaşık 250 kilometre güneyinde yer alıyor.
Tesis iki bölümden oluşuyor: Yakıt Zenginleştirme Pilot Tesisi (PFEP) ve hava saldırılarına dayanacak şekilde yer altında inşa edilen Ana Yakıt Zenginleştirme Tesisi (FEP).
İsrail’in olası bir hava saldırısının tesise ne kadar zarar verebileceği yıllardır tartışılıyor.
Ticari ölçekte zenginleştirme için inşa edilen ana Natanz tesisi yaklaşık 50 bin santrifüj kapasitesine sahip.
Burada kurulu durumda olan santrifüj sayısı ise 14 bin. Bunların 11 bini çalışır durumda ve uranyumu yüzde 5 saflığa kadar zenginleştirebiliyorlar.
2015 yılında imzalanan nükleer anlaşma kapsamında İran, uranyum zenginleştirmesini %3.67 ile sınırlandırmayı kabul etmişti.
Ancak ABD’nin 2018’de, Başkan Donald Trump yönetiminde anlaşmadan çekilmesinin ardından İran daha yüksek seviyelerde uranyum zenginleştirmeye başladı ve sonunda %60’a ulaştı.
Nükleer silahlar için uranyum zenginleştirme eşiği ise %90.
13 Haziran’daki günkü İsrail saldırısından önce Natanz, 2010 yılında keşfedilen ve ABD-İsrail ortak operasyonu olduğuna inanılan Stuxnet virüsü ve 2021 yılında İran’ın İsrail’i suçladığı bir patlama da dahil olmak üzere çeşitli siber saldırı ve sabotajların hedefi olmuştu.
İran’da Şehit Ahmedi Ruşen zenginleştirme kompleksi olarak da bilinen tesis, uluslararası müzakerelerin merkezinde yer alıyor ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) tarafından denetleniyor.
Natanz nükleer tesisinin ticari operasyonlar başkan yardımcısı Mustafa Ahmedi Ruşen, Ocak 2011’de Tahran’da bir suikast sonucu öldürüldü.
Diğer nükleer bilimciler gibi onun suikastı da büyük ölçüde İsrail’e atfedildi.
Fordo Yakıt Zenginleştirme Tesisi, Tahran’ın yaklaşık 160 kilometre güneyinde, Kum yakınlarında yer alan, yüksek düzeyde korunan bir yeraltı uranyum zenginleştirme merkezi.
Bir dağın derinliklerindeki tesisin gizli inşası 2009 yılında ortaya çıkmış ve İran’ın nükleer emelleri konusunda uluslararası endişeleri artırmıştı.
Yaklaşık üç bin santrifüjü barındıracak şekilde tasarlanan Fordo, hava saldırılarına karşı büyük ölçüde korumalı.
Kaynak, Getty Images
İran, nükleer anlaşmayı imzalayarak Fordo’yu bir araştırma tesisine dönüştürmeyi ve uranyum zenginleştirme faaliyetlerini 15 yıl boyunca askıya almayı kabul etmişti.
Ancak ABD’nin anlaşmadan çekilmesinin ardından İran tesisteki uranyum zenginleştirme faaliyetlerine yeniden başladı ve 2021 yılına kadar bu oranı yüzde 20’ye çıkardı.
Kasım 2022’de İran, Fordo tesisindeki uranyum zenginleştirme seviyesini %60’a yükseltti ve zenginleştirme kapasitesini önemli ölçüde arttırmayı planladığını açıkladı.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı sahayı izliyor, ancak Fordo’nun artan zenginleştirme faaliyetleri, kapasitesi ve ileri teknolojisi küresel nükleer silahların yayılmasını önleme çabalarını zorlamaya devam ediyor.
Fordontesisi “Şehit Alimuhammedi Zenginleştirme Kompleksi” olarak da biliniyor.
Tahran Üniversitesi’nde fizik profesörü olan ve İranlı yetkililere ve medyaya göre “nükleer bilim adamlarından” biri olan Mesut Alimuhammedi, Ocak 2009’da Tahran’ın kuzeyinde bir suikast sonucu öldürüldü.
Eskiden Arak Ağır Su Reaktörü olarak bilinen Hantap reaktörü, Merkezi eyaletindeki Hantap şehri yakınlarında bulunan bir İran nükleer tesisi.
Bir araştırma reaktörü olarak tasarlanan tesis, nükleer silah yapımında kullanılabilecek plütonyum üretme potansiyeline sahip olduğu için İran’ın nükleer programı konusunda endişe kaynağı olmuştu.
Kaynak, ATTA KENARE/AFP via Getty Images
Nükleer anlaşma kapsamında İran reaktörün inşasını durdurdu, çekirdeğini çıkardı ve kullanılamaz hale getirmek için betonla doldurdu.
Reaktör, plütonyum üretimini en aza indirecek ve potansiyel silahlar için kullanılamaz hale getirecek şekilde yeniden tasarlanacaktı.
İran, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’na reaktörü 2026 yılına kadar faaliyete geçirmeyi planladığını bildirdi.
Tesisin geleceği İran’ın nükleer faaliyetleri açısından hassas bir konu olmaya devam ediyor.
İsfahan tesisi, İran’ın uranyumu reaktör yakıtı ve zenginleştirme için gerekli formlara dönüştürmeye odaklanan nükleer programının bir parçası.
İsfahan işleme tesisi, Natanz ve Fordo’da zenginleştirme için gerekli olan uranyum hekzaflorür (UF6) gazını üretiyor.
Tesis ayrıca Buşehr nükleer santrali de dahil olmak üzere nükleer reaktörler için yakıt sağlıyor.
Kaynak, HENGHAMEH FAHIMI/AFP via Getty Images
İran Şubat 2023’te tesiste “dördüncü bir araştırma reaktörünün” inşasına başladığını duyurdu.
İsfahan’da IAEA denetimleri sürerken, uranyum metali üretimiyle ilgili faaliyetlerin potansiyel olarak askeri uygulamalara sahip olabileceğine dair endişeler var.
İsfahan’daki nükleer faaliyetlerin kapsamı İran’ın tam bir nükleer yakıt döngüsüne ulaşma hedefini yansıtıyor.
Buşehr Nükleer Enerji Santrali İran’ın tek nükleer enerji santrali olup Buşehr’in güneyinde, Basra Körfezi kıyısında yer alıyor.
İnşaat 1975 yılında Almanya’nın desteğiyle başlamış ve uzun bir gecikmeden sonra Rusya tarafından tamamlanmıştı.
Tesis 2011 yılında faaliyete geçti ve Rusya tarafından tedarik edilen uranyumu kullanıyor.
Kaynak, Fatemeh Bahrami/Anadolu via Getty Images
Kullanılmış yakıt, nükleer silahlarda kullanılabilecek malzemeye dönüştürülmesini önlemek için Rusya’ya geri gönderiliyor.
Buşehr sivil bir enerji üretim tesisi olmasına ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı tarafından denetlenmesine rağmen, güvenlik standartları ve santralin deprem riski taşıyan bölgelere yakınlığı konusunda endişeler var.
Tahran Araştırma Reaktörü, tıbbi izotopların araştırılması ve üretimi için kullanılan küçük bir tesis.
1967 yılında ABD’nin desteğiyle inşa edilen reaktör başlangıçta tıbbi izotoplar üretmek için yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyum kullanarak çalışmıştı.
Ancak 1987’de nükleer silahların yayılması riskini azaltmak için düşük oranda zenginleştirilmiş uranyum kullanımına geçti.
Reaktör 2009 yılına kadar yakıt sıkıntısı çekmiş ve bu da İran’ı reaktöre yakıt sağlamak için uranyumu %20 oranında zenginleştirmeye itti.
2012 yılında İran, Tahran Araştırma Reaktörü için ilk yerli yakıt çubuklarını üretti.
Tahran’ın güneydoğusunda yer alan Parçin, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın önceki raporlarına göre İran’ın nükleer programının olası bir askeri boyutu olduğundan şüphelenilen gizli bir askeri tesis.
İran burada herhangi bir nükleer faaliyet olduğu iddiasını reddediyor.
Tahran, Parçin’in sadece konvansiyonel askeri kullanım için olduğunu, bu yüzden de denetlenemeyeceğini söylüyor.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın o dönemki direktörünün 2015’teki ziyareti tesisle ilgili endişeleri gidermedi ve İran’ın nükleer programının olası askeri boyutlarına ilişkin soruları yanıtsız bıraktı.
Mayıs 2022’de Parçin’de meydana gelen patlamada bir mühendis öldü, bir diğeri de yaralandı.
Bu haber, BBC gazetecileri tarafından hazırlandı ve kontrol edildi. Bir pilot proje kapsamında çevirisi için yapay zekadan da faydalanıldı.
Kaynak, Getty Images
24 Haziran 2025
ABD Başkanı Donald Trump, İran’ın nükleer tesislerine saldırı düzenleyerek ülkesini İran ve İsrail arasındaki çatışmanın tam ortasında konumlandırdı.
Bu saldırılar savaşta keskin bir yoğunlaşma ve İsrail’in 10 gün önce İran’a düzenlediği ilk saldırıları kınayan ya da destekleyen dünya genelindeki ülkelerin tavrını sertleştirebilir.
Peki, dünyanın farklı yerlerindeki hükümetlerin tavrı ne? Kim İsrail’e ve dolayısıyla ABD’nin saldırılarına destek veriyor ve kimler karşı çıkıyor?
İsrail’in son çatışmaları tetikleyen 13 Haziran’daki saldırılarından ve ABD’nin saldırısından önce, herhangi bir ülke her iki tarafa da doğrudan askeri destek vaadinde bulunmadı.
Ancak ABD’nin bombardımanına yönelik bazı uluslararası tepkiler, küresel düzeyde durumun potansiyel olarak hızla kötüleşebileceği uyarısını gündeme getiriyor.
Kaynak, Amir Kholousi / EPA / Shutterstock
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres X platformundaki paylaşımında “ABD’nin İran’a karşı güç kullanmasından çok büyük kaygı duyduğunu” söyledi. Guterres “Zaten diken üzerinde olan bir bölgede tehlikeli bir tırmanış ve uluslararası barış ve güvenliğe doğrudan bir tehdit” dedi.
BM Genel Sekreteri “Bu çatışmanın hızla kontrolden çıkması, siviller, bölge ve dünya için feci sonuçlar oluşturması riski giderek büyüyor” diye de ekledi.
Geçen hafta Avrupalı dışışleri bakanları Tahran’ın yeni bir nükleer anlaşma müzakere etmeye hazır olup olmadığını test etmek için İranlı mekvidaşlarıyla buluştu.
Ancak İranlılar saldırılar sona erene dek müzakereye hazır olmadıklarını söyledi.
Kaynak, Itai Ron / Reuters
ABD’nin saldırısının hemen ardından bölge ülkeleri yaşananlara karşı oldukları yönünde açıklamalar yaparken, bazıları da İran’a destek açıklamaları yaptı.
İran’daki ABD saldırısından sonra Irak “derin bir kaygı duyduklarını ve kınadıklarını” söylerken, bölgesel güvenlik ve istikrara ciddi bir tehdit olduğu uyarısında bulundu.
Irak daha önce, İsrail’in 13 Haziran’daki saldırısından sonra, bir BM Güvenlik Konseyi toplantısında İran’a açık destek vermiş ve İsrail’i kınamıştı.
Türk Dışişleri Bakanlığı ise ABD’nin İran’daki nükleer tesislere saldırmasının daha yaygın bir çatışma riskini artırdığını söyledi ve olası yansımaları konusunda kaygılı olduklarını söyledi.
Bakanlığın açıklamasında “Şu anda yaşanan gelişmeler bölgesel çatışmayı bir küresel çatışmaya dönüştürebilir. Bu feci senaryonun gerçekleşmesini istemiyoruz” denildi.
Açıklamada, belki de Türkiye’nin bölgede istikrar sağlayan bir güç olma niyetini yansıtır bir şekilde “kınama” sözcüğünü kullanmaktan kaçındı.
Fakat bu açıklama, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 13 Haziran’da İsrail’in İran’a saldırısından sonraki sözleriyle tezat oluşturdu.
Erdoğan o gün yaptığı açıklamada İran’ın İsrail’in yasadışı ve “çılgın” saldırılarına karşı kendisini savunduğunu söyledi.
Ayrıca İran’ın kendisini savunma hakkının doğal, yasal ve meşru olduğunu da ekledi.
Kaynak, Abedin Taherkenareh / EPA-EFE / Shutterstock
Washington’ın önemli müttefiklerinden ve nükleer silahlara sahip olduğu bilinen tek Müslüman ülke Pakistan ABD’nin saldırılarının “uluslararası hukukun tüm normlarını ihlal ettiğini” söyledi.
Pakistan Dışişleri Bakanlığı “BM Şartı’na göre kendisini savunma hakkı olduğunu da ekledi.
ABD’nin saldırılarından önce de Pakistan Dışişleri Bakanı İshak Dar “Bu savaş meydanının sınırlarının nerede sona ereceğini kestirmek mümkün değil” demişti.
Kaynak, Ammar Awad / Reuters
ABD’nin İran’a saldırılarından saatler sonra, Ürdün İsrail’e doğru giden İran füzelerine müdahale etti.
Ancak Ürdün Kralı Abdullah, Avrupa Parlamentosu’nda daha önce yaptığı bir konuşmada İsrail’in İran’a “saldırılarının bölgede ve ötesinde gerilimin tehlikeli bir şekilde artırması tehdidini” gündeme getirdiğini söylemişti.
Kaynak, Anadolu / Getty Images
Afganistan’daki Taliban yönetimi ABD’nin saldırısı konusunda henüz bir yorum yapmadı, ancak daha önce İran’a destek veren bir açıklama yayımlamışlardı.
Medyadaki haberlere göre Afganistan Dışişleri Bakanı’nın İranlı mekvidaşıyla yaptığı görüşmede İsrail’in İran’daki meskun mahaller, altyapı ve nükleer tesislere saldırısının “BM Şartı’nın prensiplerini ve uluslararası hukuk kurallarını ihlal ettiğini” söylemişti.
Washington’ın bölgedeki en önemli müttefiki ve Amerikan askeri üslerine ev sahipliği yapan Suudi Arabistan, ABD’nin saldırısını hızla kınadı. Açıklamada “kardeş ülke İran İslam Cumhuriyeti’ndeki gelişmeleri büyük bir kaygıyla takip ettiklerini” söylediler ve itidal çağrısında bulundular.
Suudi Arabistan ve İran uzun süredir birbirlerine rakip iki ülke ama Mart 2023’te Çin’in arabuluculuğuyla bir anlaşma imzalayıp, ilişkilerini yeniden tesis etmişlerdi.
Suudi Arabistan’ın resmi tutumu Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile benzer. BAE de ABD’nin saldırılarının “bölgesel ve uluslararası barış ve güvenliğe giderek artan bir tehdit oluşturduğunu” söyledi.
Kaynak, Reuters
ABD ve İran arasındaki nükleer görüşmelerin arabulucusu Umman da Amerikan saldırılarının “yansımalarından” korktuğunu belirtti ve bir kınama mesajı yayımladı.
Katar da gelişmeleri “büyük bir kaygıyla” izlediklerini söyledi. Katar, ABD’nin Ortadoğu’daki en büyük askeri hava üslerinden birine ev sahipliği yapıyor. Bu üs, Katar’ın açıklamasından sonra 23 Haziran günü İran’ın misilleme için yaptığı füze saldırısına hedef oldu. ABD Savunma Bakanlığı, Katar’ın hava savunma sisteminin devreye girdiğini ve üste can kaybı olmadığını açıkladı.
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Aoun da son dönemdeki tırmanıştan büyük kaygı duyduklarını belirtti. Yazılı açıklamada “İran’ın nükleer tesislerinin bombalanması, birden çok bölgede ve ülkede güvenliği ve istikrarı tehdit edecek korku seviyesini artırdı” denildi.
Times of İsrail gazetesine göre Lübnan’da faaliyet gösteren ve İsrail ile geçen yıl bir barış anlaşması imzalayan Hizbullah saldırılara misilleme olarak İsrail’e ya da bölgedeki Amerikan çıkarlarına saldırma planları bulunmadığını belirtti.
Yine İran’dan destek gören Yemen’deki Husiler ise ABD’nin saldırılarını kınadı, İran halkıyla dayanışma içinde olduklarını ve misilleme olarak Kızıldeniz’deki ABD gemilerine saldırmaya hazır olduklarını belirtti.
Azerbaycan son gelişmelerin “derin kaygı” yarattığını belirtip, itidal çağrısı yaptı. Ülkenin İsrail ile yakın bir askeri işbirliği var ve Bakü yönetimi son yıllarda İsrail’den yüz milyonlarca dolarlık gelişmiş silah sistemleri satın aldı.
Suriye yönetimi ise şu ana dek ABD’nin İran’a yönelik saldırıları ve İsrail’in İran’a karşı saldırı düzenlerken hava sahasını ihlal edilmesine resmi bir kınama mesajı yayımlamadı.
Kaynak, Majid Asgaripour / Batı Asya Haber Ajansı via Reuters
Avrupa’nın İsrail’e desteği
Avrupa ülkeleri uzun zamandır İsrail ve ABD’nin İran’ın nükleer amaçları konusundaki kaygılarını paylaşıyor ama aynı zamanda çatışmanın tırmanmasından da kaygılılar.
ABD’nin saldırılarından sonra Avrupa Birliği’nin en üst düzey diplomatı Kaja Kallas itidal ve müzakere masasına geri dönme çağrısı yaptı.
Kallas X platformundaki paylaşımında “Tüm taraflara geri adım atma, müzakere masasına dönme ve durumun daha da tırmanmasını önleme çağrısı yapıyorum” dedi.
Kallas aynı zamanda İran’ın nükleer silahlara sahip olmasına izin verilmemesi gerektiğini de eledi.
Çoğu Avrupa ülkesi daha önce İsrail’in İran’daki saldırılarına destek açıklamaları yapmıştı.
Almanya Başbakanı Friedrich Merz İsrail’in saldırılarını memnuniyetle karşılamış ve İsrail’in İran’ı bombalayarak başkaları adına “kirli ve zorlu bir iş yaptığını” söylemişti.
Merz “Böyle bir adım attıkları için İsrail ordusuna ve hükümetine cesaretleri için derin bir saygı duyduğumu söyleyebilirim” demişti.
Kaynak, Khoshiran / Middle East Images / AFP via Getty Images
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ofisinden yapılan açıklamada, Macron’un 22 Haziran Pazar günü Suudi Arabistan ve Umman liderleriyle görüştüğü belirtildi.
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot X platformunda “Fransa tüm taraflara itidal ve çatışmanın genişlemesine yol açacak herhangi bir tırmanıştan kaçınma çağrısı yapıyor” dedi.
İngiltere Başbakanı Keir Starmer bir yandan itidal çağrısı yapıp, bir yandan İran’ın nükleer programı konusundaki kaygılardan bahsederek, AB ile benzer bir tutum takındı. Starmer İran’a “krizi sona erdirecek diplomatik bir çözüm için müzakere masasına geri dönme” çağrısı yaptı.
Starmer, X platformundaki paylaşımında “İran’ın nükleer silah geliştirmesine asla izin verilemez ve ABD bu tehdidi hafifletmek için harekete geçti” dedi ve “bölgedeki istikrarın bir öncelik olduğunu” vurguladı.
Ancak Starmer’ın liderliğini yaptığı İşçi Partisi’nin üst düzey üyelerinden Emily Thornberry, Trump’ın İran’a saldırma kararını “büyük bir hata” diye tanımladı.
BBC’ye konuşan Thornberry “Bu en iyi ihtimalle İranlıları yavaşlatır, nükleer bomba yapmalarını durdurmanın yolu müzakere” dedi.
Thornberry “Diğer bir kaygım da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun bundan cesaret alacak olması” diye de ekledi.
“Bu çatışmayı o başlattı ve Amerika arka çıktı. Barışla ilgilenmiyor. Donald Trump’ın İsrail’i kontrol edemediği ve bunun net olduğu bir ortamda nasıl müzakere yapılabilir ki?”
Rusya, ABD saldırılarının “tehlikeli bir tırmanışın başlangıcı” diye tanımladı. Bu arada Çin de sadece İsrail’e “mümkün olduğunca çabuk ateşkes” çağrısı yaptı.
Rusya ve Çin geçmişte İran’a destek açıklamaları yapmış ve İsrail’i eleştirmişti.
Son yıllarda her iki ülke de İslam Cumhuriyeti’nin önemli müttefikleri olarak görülüyordu.
Bu ülkelerin İran ile imzaladığı bir dizi anlaşmanın bir kısmında gizli maddeler olduğuna inanılıyor. Bazı uzmanlara göre bu anlaşmalarda güvenlik taahhütleri de bulunuyor olabilir.
Kaynak, Reuters
Başta hem Çin hem de Rusya daha temkinli bir tutum takındı. Fakat kriz tırmandıkça tutumları sertleşti.
ABD’nin saldırısından önce Çin ABD’yi İsrail’e potansiyel olarak doğrudan askeri destek verme konusunda uyardı.
Hindistan ise tam tersine hem İsrail’i hem de ABD’yi kınamaktan kaçındı. Bu durum, İsrail ile güvenlik işbirliği ile genel anlamda bölgesel istikrar arasında denge kurmak için devam eden uğraşlara yönelik bir işaret olarak görülüyor.
Kaynak, Anadolu / Getty Images
Latin Amerika’da İran’la uzun süredir bağları bulunan bazı sola eğilimli hükümetler, hem İsrail’i hem de ABD’nin İran’a yönelik saldırısını en sert şekilde kınayanlar arasındaydı.
İran’ın bölgedeki önemli müttefiklerinden Venezuela lideri Nicolas Maduro, İsrail’in İran’a ilk saldırılarını “savaş nedeni” olarak tanımladı ve ayrıca İsrail’i “insanlığın huzuruna karşı en büyük tehdit” olarak gördüğünü söyledi.
Daha sonra da son ABD saldırılarını “uluslararası barışa doğrudan bir tehdit” diyerek kınadı.
Küba yönetimi ABD’nin saldırılarını “uluslararası hukuku ihlal eden, haydutça ve sorumsuz” bir hamle diye tanımladı.
Şili lideri Gabriel Boric de ABD’nin saldırılarına açık bir şekilde karşı çıktı. Boric X platformundaki paylaşımında “Güce sahip olmak insanlık olarak belirlediğimiz kuralları ihlal etme hakkı vermez. Birleşik Devletler bile olsanız” dedi.
Kaynak, Ronen Zvulun, Reuters
Her ikisi de aşırı sağcı hükümetlerce yönetilen Arjantin ve Paraguay da tam tersine İsrail saldırdığında İran’ı eleştirdi.
Saldırılardan üç gün sonra yayımlanan bildiride Arjantin Cumhurbaşkanlığı Ofisi İran’ın İsrail’e yaptığı misilleme saldırılarını “alçakça” diye tanımladı.
Cumhurbaşkanı Javier Milei daha sonra “İran Arjantin’in düşmanıdır” dedi ve İsrail’e tam desteğini tekrarladı. Milei, 1990’lı yıllarda İran’ın sorumlu olduğunu söylediği Arjantin’deki İsrail hedeflerine yapılan saldırıları da hatırlattı.
Kaynak, Florion Goga / Reuters
Japonya İsrail’in İran’a saldırılarına çok eleştirel bir tutum takındı. Japonya Başbakanı Şigeri İşiba, saldırıları “kesinlikle hoş görülemez ve aşırı derecede üzücü” sözleriyle tanımladı.
ABD’nin saldırısından sonra da Japonya Başbakanı durumun hızla yatıştırılması çağrısında bulunurken ABD’ye destek vermedi. Fakat İran’ın nükleer hedeflerinin engellenmesi gerektiğini de vurguladı.
Kendi nükleer savaş başlıklarına sahip olan Kuzey Kore ise daha önce İsrail’in saldırılarını kınadı ve İsrail’i Ortadoğu barışı adına “kansere benzeyen bir yapıya” benzetti.
Güney Kore’den herhangi bir resmi açıklama gelmedi. Ülkenin resmi tutumu tamamen vatandaşlarını korumaya ve itidal çağrılarına odaklandı.
Kaynak, Khaled Abdullah / Reuters
Afrika Birliği’nden henüz ABD’nin İran’a saldırılarına yönelik bir tepki gelmedi.
Ancak bir dizi Afrika ülkesi, 21 Arap ve İslam ülkesi dışişleri bakanının İsrail’in İran’a saldırılarını kınayan bir açıklamaya imza attı. İmzacı Afrika ülkeleri arasında Cezayir, Çad, Komoros, Cibuti, Mısır, Gambiya, Moritanya, Somali ve Sudan vardı.
Çatışmalar, çeşitli militan örgütlerin de seferberlik ilanı yapmasını beraberinde getirdi.
BBC İzleme Servisi’ne göre IŞİD militanlarına İsrail-İran çatışmasından doğacak “kaostan” faydalanmaları çağrısı yaptı.
Örgüt cihatçı faaliyetlerin saldırılar, adam kazanma ve silah edinme de dahil her düzeyde yoğunlaştırılması gerektiğini belirtti.
Katkıda bulunan: BBC İzleme Servisi