DOLAR 41,7226 0,23%
EURO 48,4024 0,43%
ALTIN 5.439,351,84
BITCOIN 51137970.88277000000000005%
İstanbul
16°

PARÇALI AZ BULUTLU

SABAHA KALAN SÜRE

Mürşide

Mürşide

03 Ekim 2025 Cuma

Tatar Çölü

Tatar Çölü
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Press enter or click to view image in full size

Drago, işte beklediğin an geldi, gerçek yaşamının başlayacağı gün. Ya şimdiye kadar ki tüm bu zamanlar, hayat değil miydi? Değildi elbette, bir bekleyişti. Bir tahammüldü. “O iğrenç günler artık tamamen bitti, bir daha asla geri gelmeyecek aylar ve yıllara dönüştüler.” Ama verdiğin yıllara değecek Drago, para kazanacak, o güzel kadınların bakışlarının muhatabı olan subaylardan biri de sen olacaksın. Yine de içinde anlam veremediğin bir hüzün. Tüm yollar gibi, senin çıkacağın bu yolun da dönüşü var. Ama senin geri dönüşün yok. Sen değişmedikçe hiçbir şeyin değişmeyeceğini henüz öğrenmedin. Değişmeyecek olanı hissediyorsun, daha hayatın başında, taşıdığın hüznün sebebi bu.

Yıllarca bir şeylerin hayalini kurdun. Elde edince mutlu olursun sandın. Olmadı ama değil mi? Senin hayallerin her zaman aslından daha güzeldi. Özlemini çektiğin kadınlarda, özlediğin evlerde daha başkaydı. Hayallerindeki kadar güzel, mümkün olan ne var? Var mı? Sen de değiştin kabul et. Yol değiştirir. Artık özlemlerin bile başka, aradığın hatırladığın değil.

Hani şu yüzbaşı vardı ya, tam da sen kendini yapayalnız hissettiğinde karşına çıkmıştı. Kendin gibi bir adam sanmıştın. Hep öyle yapmaz mıyız, herkesi kendimiz gibi sanarız. En iyi kendimizi bildiğimizden olsa gerek. Seslenmeye cesaret edemeyip, asker selamı vermiştin. Görmedi zannettin de, sabırsızlığına yenik düşüp seslendin. Aynı yolu paylaşman dostluk kurmana sebep zannettin. Aynı yolda, aynı hizada yürüdüğün, aynı manzaraya baktığın herkesten dost olmaz Drago. Sonra “Bizi dost sandıklarımız vurdular.” diye türkü çığırırsın. Kendi kendinle yetinmen gereken zamanlar var. Kurduğun her bağlantının zincirin olabileceğini o zaman bilmiyordun tabii. Yerinden hareket edemediğini fark ettiğinde nasıl da tamamen zincirlenmiş olduğuna şaşacaksın. Hedefine giderken uğrak yeri olduğunu düşündüğün bir kalenin hayatının tamamına dönüştüğünü ve ihtimal denen bir ışık bile bırakmadığını sana, biz seni okurken anlayacağız. Fethederiz diye çıktığımız kalelerdeki mahkûmiyetlerimizi de, zincirlerimizi de yine o zaman göreceğiz.

Kaleyi uzaktan görünce ne heybetli buldun. Halbuki sıradan, en küçük kalelerden biriydi. Yalnızca uzaktan etkileyici. Tüm o kadınlar, evler, arabalar, hayatlar gibi. Hiçbir zaman hiçbir işe yaramamış bir kale, ölü bir sınır ucunda. Böyle bir kalede insanın canı sıkılır, sen de biliyordun. İnsan her şeye alışır evet, fakat bazı alışkanlıkların ölüm olduğu Bastiani Kalesi’nde son nefesini verirken, aslında çok önce ölmüş olduğunu, ne yazık ki pek de vaktin kalmamışken…

Bu kale bir çöle bakıyordu. Hiç gelmeyecek, asla oluşmamış bir tehlikenin savunucuları için yapılmış bir garnizon. Büyük işler yaptığını sanarken, tüm hayatını bir hiçe heba edenlerin yeri. Hiçbir zaman bir yararı olmamış bir kale. Yüzbaşı bunu bile bile bunca yıl nasıl bekledi bu sınırı? Bir kez oluşmuş bir tehlike elbette tekrar vuku bulabilirdi. Böyle bir bekleyiş, mutlaka cefa çekeceğin bir hayatta, cezanın kolayına razı olmaktı. Öylece kaleye bakarken, içine aniden bir yalnızlık dolmuştu. Geri dönmek, kalenin eşiğinden bile atlamadan, ovaya inip kentine ve tatlı alışkanlıklarına kavuşmak istemiştin. Bir asker olarak bu utanca razıydın da, yüzbaşının kaleye bakarkenki hayranlık dolu gözleri engel oldu sana değil mi? Koca bir 18 yıldan sonra bile yüzünde taşıdığı sevince hem şaşırdın hem merak ettin. Aradığın şey her neyse burada olduğuna emin oldun. Peki yüzbaşının gülüşündeki hüznü de gördün mü? Ah Drago, o içini basan yalnızlık var ya, onu görmezden gelmeseydin keşke. Bir işin başında tek başına hissettiysen kendini, onca insana rağmen, sonunda bir başına kalacaksın demektir.

“Burada her şey bir feragati andırıyor, ama ne uğruna, hangi gizemli şey uğruna bir feragatti bu?” cevabının peşine düşmediğin bir soru daha. Çiçekler, gülen kadınlar, neşeli evlerin varlığının unutulması gereken bir yere girerken attığın tereddütlü adımlardan nasıl oldu da sadık bir muhafız – bir fedai demeliyim, evet – yarattın? Sen ancak bir fedai olabilirsin. Çünkü bir subay hayatını taşır, teslim etmez.

Gizli bir güç, geri dönmene engel olan, hatta senin ruhundan fışkıran bir güç. Bazen yaşayacağımız şeye nasıl da çekiliyoruz Drago. Böyle bir durumda kaderin sadece kendi seçimlerin olduğu nasıl söylenebilir? Ya içimizdeki gizli arzular, onların karanlığındaki bir seçim gerçek bir seçim midir? Her birimizin içinde ayrı ayrı başaklanan karanlıklardan biz sorumlu değiliz ama o karanlıkların köklerini kurutmaya adamadığımız bir hayatın her anındaki hapsoluşları yaratan da, kader diye yaşayan da kendimiziz.

Ah Drago, neden bu kadar benziyoruz sana? Neden ne getireceğini bilmediğimiz bir gelecek anı ve onunla gelen o yüce duygunun hayaliyle tüm şimdilerimizi bir sınır karakolunda ziyan ediyoruz? Bu bilinmezliğin dibine kurulmuş kalelere sığınmış, hangi çöllere ne pahalar biçiyoruz? Sonumuz senin gibi olmasın Drago, tek dileğim bu.

Tatar Çölü

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Mürşide