23 Temmuz 2025 Çarşamba
Türkiye'deki Somut Olmayan Kültürel Miras Unsurları
Edebiyatta Coğrafyanın İzleri: Faruk Nafiz Çamlıbel ve Yaşar Kemal Üzerine Bir Bakış
Pankreas Kanserinde Erken Teşhis: Fekal Mikrobiyal Analizin Geleceği
Abd: Karın ağrısını anlamak
İsrail ordusu, yardım kuyruğundaki Filistinlilerin öldürülmesiyle ilgili soruşturma başlattı
Ortadoğu'da Barış Umutları
Kaynak, Reuters
Güncelleme 23 Haziran 2025
İsrail, 13 Haziran’da İran’a “benzeri görülmemiş” saldırılara başladı.
Saldırıların henüz ilk saatlerinde, İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri ve Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Selami dahil İran’ın üst düzey askeri komutanları ve nükleer bilim insanları öldürüldü.
Savaş uçaklarının İran’da taarruza başlamasından kısa bir süre sonra İsrail basını ülkenin dış istihbarat servisi Mossad’ın “Yükselen Aslan” adı verilen harekatın arka planını gösterdiği iddia edilen bir video servis ettiğini yazdı.
BBC bu görüntüleri bağımsız olarak doğrulayamadı.
BBC’nin güvenlik muhabiri Frank Gardner operasyondan sonra yayımlanan analizinde “İsrail casus teşkilatının İran’ın güvenlik yapılanmasının tam kalbine sızdığı bir kez daha gözler önüne serildi ve orada hiç kimsenin güvende olmadığını kanıtladı” yorumunu yaptı.
BBC Türkçe’nin konuştuğu uzmanlar da aynı fikirde.
Londra’daki King’s College’ın Uluslararası Radikalleşme Çalışmaları Merkezi uzmanlarından Broderick McDonald, harekatın ilk saatlerinden itibaren, İran içindeki “gizli ajan hücrelerinin” hava bombardımanını desteklemek için harekete geçtiğini düşünüyor.
McDonald, “Bu gizli hücreler, Tahran ve civarındaki şehirlerdeki hava savunma sistemleri, karadan karaya füzeler, yakıt depoları ve diğer hassas hedeflere yönelik gözetleme ve küçük çaplı SİHA saldırıları dahil bir dizi saldırı gerçekleştirmiş olabilir” tahmininde bulunuyor.
İsrail, dış istihbarat servisi Mossad’ın faaliyetleri hakkında nadiren yorum yapıyor.
BBC Türkçe’ye konuşan askeri uzmanlar da 13 Haziran’daki saldırılarda ne tip faaliyetler yürütmüş olabileceğini tam olarak bilmenin mümkün olmadığını, yorumlarının basına sızan bilgilere dayandığını vurguluyor.
BBC Türkçe istihbarat servislerinin operasyonda olası rolünü İsrail Başbakanlık Ofisi’ne sordu ancak yanıt alamadı.
BBC Türkçe‘nin sorularını yanıtlayan Silahlı Gruplar Merkezi uzmanlarından Dr. Fatima Moussaoui, “İran rejiminin başlıca askeri liderlerinin, operasyonun ilk anlarından itibaren rekor sürede öldürülmesinin” uzun vadeli ve derinlemesine bir hazırlığa işaret ettiğini söylüyor.
Moussaoui, güvenlik ve savunma alanında Paris Sciences Po Üniversitesi’nde de dersler veriyor.
BBC Türkçe’ye konuşan İngiltere’deki Portsmouth Üniversitesi’nde kıdemli öğretim görevlisi olan Frank Ledwidge, böyle bir operasyon için “aylarca, hatta yıllarca istihbarat toplanmasına” ihtiyaç olduğunu söylüyor.
McDonald da saldırılarda kullanıldığı düşünülen parçaların kaçakçılık rotaları üzerinden ülkeye getirilmiş olması gerektiğini de hatırlatıyor.
Kaynak, Getty Images
İsrail’in daha önce İran’da çeşitli casusluk operasyonları yaptığı biliniyor.
Ocak 2018’de İran’ın nükleer çalışmaları ile ilgili belgeler çalındığında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, operasyonu Mossad’ın gerçekleştirdiğini söyledi. İranlı yetkililer o zaman bu belgelerin sahte olduğunu savundu.
Kasım 2020’de İran’ın en önemli nükleer bilim insanlarından Muhsin Fahrizade, seyahat halindeyken uzaktan kontrol edilen bir makinalı tüfekle öldürüldü.
BBC Farsça Servisi Muhabiri Jiyar Gol o dönemki analizinde böylesi bir suikastı, hiçbir sivilin ölümüne yol açmadan, adeta ameliyat yaparcasına gerçekleştirebilmek için alandan, anı anına canlı istihbarata ihtiyaç olduğunu vurguladı.
Eski İran İstihbarat Bakanı Ali Yunusi o dönem verdiği bir röportajda “Mossad’ın ülkenin birçok bölgesinde etkisi o kadar geniş ki, İran liderliğinin her bir üyesi hayatından, güvenliğinden endişe etmelidir” dedi.
İran’ın askeri gücü hakkında bir kitabı bulunan Fatima Moussaoui, “Mossad, İsrail istihbarat servislerinin en sembolik olanı ve olmaya devam ediyor, ancak tek başına hareket etmiyor. Mossad, daha büyük bir bütünün, bir İsrail ‘istihbarat topluluğunun’ parçası” diyor.
Uzmanlar, İran operasyonunu değerlendirirken İsrail’in askeri istihbarat birimi Aman’a işaret ediyor.
Moussaoui, “Aman büyük ihtimalle elektronik, siber ve insan istihbaratını birleştiren uzun hazırlık çalışmaları yürüterek belirleyici bir rol oynadı” tahminini yapıyor.
Aman kendi web sitesine göre insan ve teknolojik araçlar kullanarak “askeri ve terörist faaliyetleri” takip ediyor, ayrıca sınır ötesi keşif operasyonlarından da sorumlu.
Frank Ledwidge, İran operasyonunda Aman’ın “hava savunma sistemlerine yönelik SİHA saldırılarından sorumlu” olabileceğini düşünüyor.
Ancak farklı istihbarat birimlerinin görevleri arasında geçişler olabileceğini de vurguluyor.
Dr. Ledwidge böyle bir operasyonun “tek bir istihbarat resmi” üzerinden yürütülmesi gerektiğini, bunun için Mossad’dan askeri istihbarata, uzay girdilerine, hava keşiflerine, taraf değiştiren ajanlara ve vekillere birçok farklı kaynaktan bilgi alınmasının gerektiğini vurguluyor:
“Fikir, tek tutarlı bir istihbarat resmi üretmek ve ona göre hedef belirlemek.”
Kaynak, EPA
İsrail güvenlik konularına odaklanan Alma Merkezi’nin Başkanı Sarit Zehavi de genel olarak bu tip operasyonların farklı birimler arasında koordinasyon gerektirdiğine dikkat çekiyor.
Geçmişte İsrail ordusunda 15 yıl görev yapmış olan Zehavi, böyle bir operasyonun İsrail hava kuvvetlerinden istihbarat analistlerine birçok unsurun koordinasyonu içinde gerçekleşmiş olacağını düşünüyor.
Fatima Moussaoui, “İstihbarat, operasyonların yürütülmesinde zorunlu olarak belirleyici olsa da farklı yeteneklere sahip farklı oyuncuların meyvesiydi” diyor.
İran medyasına göre 13 Haziran’da başlayan operasyonlarda İsrail ile işbirliği yaptıkları iddiasıyla çok sayıda kişi tutuklandı.
Peki İsrail istihbaratı bu operasyonda İran içinden destek almış olabilir mi?
Ledwidge, Mossad’ın “İran’da vekilleri kullanmak konusunda oldukça başarılı” olduğunu belirtiyor, “Yani muhalif örgütleri kullanarak İran içinde insan kaynakları ve ajan ağları kurdular” diyor.
Kaynak, Reuters
Fatima Moussaoui de Mossad’ın İran’ın içlerine sızmasının, “İran rejiminden memnun olmayanlar, özellikle de rejime karşı çıkanlar tarafından desteklendiğini” düşünüyor.
Ancak bunun “sınırlı” olduğunu tahmin ediyor:
“Çünkü İsrail istihbarat kültürü, kendilerini rejimin muhalifi olarak ilan etseler bile İranlılara güvenmez. Bu nedenle, planlama sırasında İran’a sızan unsurlar esasen İsrailliydi. İranlılar ise bir ihtimal kendileri dahi nihai hedefi bilmeden dahil olmuş olabilirler.”
Broderick McDonald ise operasyonların “gerektirdiği hassasiyet ve eğitim” göz önüne alındığında “büyük olasılıkla” İsrailli istihbarat görevlileri tarafından yürütüldüğünü düşünüyor.
Kaynak, Baykar/Anadolu/Getty Images
NATO liderleri, 2035 yılına kadar savunma harcamalarını ülkelerinin toplam ekonomik üretiminin yüzde 5’ine çıkarma konusunda anlaştı.
25 Haziran’da sona eren NATO Zirvesi’nin sonuç bildirisinde yer alan taahhüt kapsamında, üye devletler gelecek on yılda gayrisafi yurtiçi hasılanın (GSYH) en az yüzde 3,5’ini temel savunma harcamalarına ayıracak.
Ülkeler altyapı gibi dolaylı savunma harcamalarını ise en fazla yüzde 1,5’e yükseltecekler.
BBC Türkçe‘nin sorularını yanıtlayan Kuzey İrlanda’daki Ulster Üniversitesi İşletme Okulu’nda çatışma ekonomisi alanında uzman ekonomist Dr. Luqman Saeed, NATO’nun yüzde 5 taahhüdünün önemli bir değişimi ifade ettiğini söylüyor.
Ülkelerin milyarlarca dolarlık ek harcama yapmasını öngören bu değişimle ilgili İspanya, Belçika ve Slovakya gibi ülkeler, hedefe ulaşmanın kolay olmayacağını söyleyerek endişelerini dile getirdi.
Türkiye ise kararı destekleyici açıklamalarda bulundu.
Milli Savunma Bakanlığı kaynakları, savunma harcamalarının artmaya devam edeceğini ve öncelikli olarak Çelik Kubbe hava savunma sistemine yatırım yapılmasının planlandığını açıkladı.
Bunun dışında hipersonik, balistik ve seyir füze sistemleri, uçak, gemi, tank, insansız kara, deniz ve hava sistemleri, yeni nesil uçak gemisi ve firkateynlere yatırım yapılacağını belirtti.
Peki savunma harcamalarının artması ekonomik büyümeyi nasıl etkiliyor, Türkiye için yüzde 5 hedefinin etkileri neler olabilir?
NATO verilerine göre Türkiye’nin savunma harcamaları 2023’te tahmini 16,6 milyar dolarken bir yılda yaklaşık yüzde 37 oranında artarak 2024’te 22,7 milyar dolara çıktı.
Bu da 2024 GSYH’sının yaklaşık 2,1’ine denk geliyor.
NATO verilerine göre, Türkiye’nin 2024 GSYH üzerinden yüzde 3,5 hedefine ulaşması için, yaklaşık 15 milyar dolarlık ek harcama yapması gerekiyor.
BBC Türkçe‘ye konuşan Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi (EDAM) Direktörü Sinan Ülgen, bu durumun Türkiye’nin maliye politikası bakımından bazı zor tercihlerle karşı karşıya kalabileceğini tahmin ediyor.
“Çünkü toplam kamu geliri içerisinde artık savunmaya kayda değer biçimde daha yüksek bir pay ayırma mecburiyeti doğmuş oldu” diye ekliyor.
Bradford Üniversitesi’nde Barış Çalışmaları ve Uluslararası Kalkınma bölümünde Ekonomist Prof. Dr. Ferda Halıcıoğlu, NATO taahhüdüyle Türkiye’nin savunma sanayii yatırımlarındaki verimliliği ve ihracatını “daha da yüksek düzeylere çıkarmak zorunda kalacağını” öngörüyor.
BBC Türkçe‘nin sorularını yanıtlayan Halıcıoğlu, “Aksi takdirde iktisadi refah kayıpları artacaktır” diyor.
Türkiye’nin savunma harcamaları ve ekonomisi üzerinde de çalışmaları bulunan Halıcıoğlu, savunma sanayiinin son yıllarda ekonomiye net katkısının beş milyar dolar civarında olduğu gözlemini paylaşıyor.
Buna karşın, “iktisadi açıdan savunma harcamalarının artışının her zaman için eğitim ve sağlık harcamalarının artışından, diğer bir deyişle refah artışından, bir vazgeçiş olarak değerlendirildiğini” belirtiyor.
“Bu iktisadi tercih sorunu önemli bir çelişki olarak gündemde kalmaya devam edecektir” diyor.
Dr. Luqman Saeed’in hesaplamalarına göre 1960- 2018 yılları arasında Türkiye’nin askeri harcamaları GSYH’ının ortalama yüzde 3,3’üydü.
Saeed, harcamaların uzun vadeli ekonomik getirilerinin sınırlı olduğu görüşünde.
Buna bağlı olarak harcamaların daha fazla artmasının kaynakların verimsiz bir şekilde tahsisine yol açabileceği uyarısında bulunuyor.
Prof. Halıcıoğlu Türkiye’de savunma sanayiine cumhurbaşkanlığı tarafından verilen özel ödenekler gibi fonlar dahil edildiğinde GSYH içindeki payının yüzde 5’lere çıkabileceğini öngörüyor.
Ancak bu fonlar NATO hesaplamalarına dahil edilmiyor.
NATO Zirvesi’nin ardından Türkiye’de bu yönde endişelerini dile getiren kesimler de oldu.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Yankı Bağcıoğlu, 27 Haziran’da yaptığı açıklamada “Türkiye’nin bütçe öncelikleri gözetilmeden yapılacak artışların” sağlık, eğitim, sosyal hizmetler ve altyapı gibi hayati alanlara olumsuz etkisi olabileceği uyarısında bulundu.
Bağcıoğlu, bu hedeflerin “NATO merkezli değil, Türkiye’nin kendi güvenlik gerçeklikleri ve milli çıkarları doğrultusunda” belirlenmesi gerektiğini savundu.
Karara Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) da tepki gösterdi.
DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu 27 Haziran’da yaptığı açıklamada yüzde 5 oranını eleştirerek şöyle konuştu:
“Asgari ücrete zam isteyenlere ‘enflasyon artar’ denilecek, emekli aylıklarına kaynak yok denecek, eğitimden, sağlıktan, sosyal hizmetlerden kamu yatırımları kesilecek. Kısacası, kamu kaynakları insanca yaşam için değil, savaş için seferber edilecek.”
Uzmanlar, Türkiye’nin savunma harcamalarını artırma kararının jeopolitik gelişmelerden bağımsız değerlendirilemeyeceği kanısında.
Ferda Halıcıoğlu, Türkiye NATO’nun en büyük ikinci ordusuna ve kapasitesine sahip olduğunu hatırlatıyor.
“İçinde bulunduğu jeopolitik ortam nedeniyle savunma harcamalarında artış yapmak durumunda” olduğunu belirtiyor.
Luqman Saeed de “askeri harcamaları artırmamak ulusal veya bölgesel güvenliği baltalıyorsa, ortaya çıkan istikrarsızlğın” ekonomik performansa zarar verebileceğini söylüyor.
“Bu gibi durumlarda, askeri harcamalar ekonomik ve sosyal kalkınma için gerekli koşulları güvence altına almak amacıyla gerekli bir yatırım olarak görülebilir” diyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da NATO Zirvesi dönüşü uçakta gazetecilere yaptığı açıklamada, toplantının Avrupa Atlantik güvenliğinin krizler, çatışmalar ve savaşlarla sınandığı bir dönemde gerçekleştirdiklerini vurguladı.
Türkiye’nin “yüzde 5’i yakalamaya en yakın” ülkelerden biri olduğunu savundu.
Uzmanlar, savunma harcamalarının Türkiye’de popüler olduğunu ve bütçe içindeki dağılımın etkisinin hemen hissedilmeyeceğini söylüyor.
Ferda Halıcıoğlu, “Türk halkının önemli bir çoğunluğunun savunma sanayiine yapılan yatırımlardan gurur duyduğu ve mutlu olduğu” gözlemini paylaşıyor.
Bunun “Türkiye’nin bulunduğu coğrafya nedeniyle birçok iç ve dış tehdit ile karşı karşıya olduğuna inanmasıyla” bağlantılı olduğunu belirtiyor.
Kaynak, Ozkan Bilgin/Anadolu/Getty Images
Halıcıoğlu, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’yı etkileyen Arap Baharı adı verilen ayaklanmalardan PKK tehdidine, Rusya- Ukrayna savaşından İsrail-Hamas savaşına birçok farklı nedenle savunma harcamalarının artırılmasının destek gördüğünü belirtiyor.
“Bu konuda muhalefet ve iktidar partileri bir uzlaşma içinde sayılabilir. Ayrıca iktidar partisi, AKP savunma sanayiindeki yatırımları ve atılımları her genel seçimde bir propaganda malzemesi olarak kullanıyor” yorumunu yapıyor.
Sinan Ülgen, “Türkiye’de savunma bütçesinin artışının genel olarak toplum tarafından kabul görme geleneği başka ülkelere göre daha yüksek” diyor.
Ülgen, NATO’nun koyduğu hedeflerle harcamaların 10 yıla yayılmasının da katkısıyla, artışın kamuoyunda büyük tepki toplamasını beklemediğini belirtiyor.
Ekonomistler, savunma harcamalarının ekonomiyi temelde iki şekilde etkileyebileceğini söylüyor.
Luqman Saeed, bunlardan ilkinin fırsat maliyeti argümanı olduğunu söylüyor.
“Bu yaklaşıma göre, savunmaya harcanan her dolar, sağlık, eğitim veya altyapı gibi sektörlere harcanmayan bir dolardır” diyor.
Saeed, bu alanlara yapılan harcamaların getirisinin daha yüksek ve uzun vadeli büyüme üzerinde daha doğrudan etkilere sahip olabildiğini söylüyor.
“Bu görüşe göre, askeri harcamalar ekonomik olarak verimsiz kabul edilir” diye ekliyor.
İkinci yaklaşımsa, savunma yatırımlarının askeri yatırımın sonunda sivil sektöre fayda sağlayan teknolojik gelişmelere yol açtığını savunuyor.
Bu durum yan etki veya spin off etkisi olarak biliyor. İyi bilinen örnekleri arasında internet ve GPS yer alıyor.
Saeed, “Ancak, bu tür faydalar yavaş gerçekleşme eğilimindedir ve genellikle belirsizdir” yorumunda bulunuyor.
2013 yılın yapılan ve askeri harcamaların büyümeye etkisini inceleyen 170’e yakın araştırmaya dair bir anket, bunların sadece 23’ünün ikisi arasında olumlu bir ilişki bulduğunu ortaya koyuyor.
Dr. Luqman Saeed’in 2023’te yayımlanan hakemli araştırması, 1960-2012 döneminde 133 ülkenin askeri harcamalarının ekonomiye etkisini inceliyor.
Bu çalışma, savunma harcamalarının GSYİH içindeki payının 1 puan artmasının ekonomik büyümeyi 1,1 puan azalttığına işaret ediyor.
Dr. Luqman Saeed NATO taahhüdünün ekonomik açıdan bazı ülkeleri zorlayabileceğini öngörüyor.
Saeed’e göre bu artış, Euro bölgesinde, özellikle yüksek borç seviyelerine veya sınırlı mali alana sahip ülkelerde zaten sıkı olan bütçeler üzerinde baskı yaratabilir.
Ayrıca, “Süreçte sosyal harcamalar önceliklendirilmezse eşitsizliği daha da kötüleştirebilir” diyor.