Türkiye ve Endonezya arasındaki iş birliği, Endonezya’nın Türkiye’den 48 adet KAAN savaş uçağı alacağının duyurulmasıyla bir kez daha gündeme geldi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 11 Haziran’da sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda Türk Havacılık Uzay Sanayii (TUSAŞ) ve Endonezya Savunma Bakanlığı arasında imzalanan anlaşmayı “rekor ihracat sözleşmesi” olarak nitelendirdi.
Erdoğan ayrıca uçakların üretiminde Endonezya’nın sahip olduğu “yerel kabiliyetlerden de yararlanılacağını” duyurdu.
Böylece Türkiye ilk kez yerli savaş uçağı ihracatı için bir ülkeyle anlaşmaya varmış oldu.
Peki aralarında binlerce kilometre bulunan iki ülke nasıl savunma sanayii alanında iş birliği yapacak seviyede yakınlık kurabildi?
Dışişleri Bakanlığı internet sitesine göre Türkiye ve Endonezya arasında diplomatik İlişkiler resmi olarak 1950’de tesis edildi.
Ancak iki ülke arasındaki temasların tarihi 16’ıncı yüzyıla dayanıyor.
O dönem günümüzde Endonezya’nın bulunduğu bölgede hüküm süren Açe Sultanlığı, sömürgeci Portekizlere karşı Osmanlı İmparatorluğu’ndan yardım talep etti.
Osmanlı, bu talebe olumlu yanıt verdi ve 16’ıncı yüzyılın ortalarında Açe Sultanlığı’na destek yolladı.
Böylece iki güç arasında yüzyıllar boyunca sürecek ilişkinin temeli atıldı.
Kaynak, Pictures From History/Universal Images Group/Getty Images
BBC Türkçe‘ye konuşan uzmanlar, ilişkilerde kayda değer ilerlemelerin 2. Dünya Savaşı sonrası Endonezya’nın bağımsızlığını ilan etmesiyle birlikte geldiğini söylüyor.
Cakarta, Soğuk Savaş’ta Bağlantısızlar Hareketi’nin başını çeken güçlerden biri haline geldi.
Türkiye de Batı kampında olmasına karşın bu harekete yakınlığıyla ön plana çıkan ülkelerden biriydi.
İngiltere’deki King’s College Üniversitesi Savunma Çalışmaları Bölümü’nden Doktor Eyüp Ersoy, 1955’te Endonezya’da düzenlenen Bandung Konferansı’nda dönemin Türk ve Endonezyalı temsilcileri arasında hararetli tartışmalar yaşandığını anlatıyor ve ikili ilişkilerin ancak Soğuk Savaş’ın bitişinden sonra ivme kazanabildiği yorumunu yapıyor.
Asya Pasifik Araştırma Merkezi Başkanı Profesör Doktor Selçuk Çolakoğlu, Türkiye ve Endonezya ilişkilerinin 2000’li yıllarda gelişmeye başladığını anlatıyor.
Çolakoğlu, Ankara ve Cakarta’nın G20’ye katıldıktan sonra ekonomik bağların kuvvetlendiğini, Türkiye’nin bu yıllarda başlattığı Asya açılımıyla birlikte ilişkilerin derinleştiğini söylüyor.
Türkiye ve Endonezya bugün İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), G20, MİKTA (Meksika, Endonezya, Kore, Türkiye, Avustralya) ve D-8 Ekonomik İşbirliği Teşkilatı gibi birçok platformda aynı masada oturuyor.
İki ülke ayrıca 2011’den bu yana birbirini “stratejik ortak” kabul ediyor.
Uzmanlar, Türkiye ve Endonezya arasında en ön planda olan konunun savunma sanayii iş birliği olduğunu vurguluyor.
Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Bölge Çalışmaları Enstitüsü’nden Dr. Gizem Bütün, bu durumu Güneydoğu Asya’daki “güncel konjonktürün önemine ve Türkiye’nin kendini bu alanda kanıtlamış olmasına” bağlıyor.
Bütün, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın duyurduğu KAAN anlaşmasının bugüne kadar Türkiye tarafından kaleme alınan “en büyük hacimli savunma ihracatı hamlesi” olduğunu vurguluyor ve şunları söylüyor:
“Bu bir savaş uçağı olduğu için yazılım güncellemesi/entegrasyonu ve eğitim gerektiriyor. Sadece uçakları göndermekle işler bitmiyor. Bu açıdan Endonezya ile ilişkilerde stratejik olarak Türkiye’nin bölgede etkili olacağını düşünüyorum.
“Türkiye’nin KAAN projesiyle Hint-Pasifik’te güvenlik ortağı olarak pasif değil daha da aktif olacağını öngörüyorum.”
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Bölge Çalışmaları Öğretim Görevlisi Dr. Kerim Sert, Türkiye’nin Endonezya üzerinden bölge pazarına giriş yaptığını söylüyor:
“[Endonezya] rekabet yapılabilecek ve buraya yapılacak satışlarla da reklamının bölgeye yapılabileceği bir alan. Buraya sattığınızda Malezya’ya da satmaya başlıyorsunuz. Malezya’ya başladığınızda ASEAN’a satmaya başlıyorsunuz.
“Aslında Endonezya burada Türkiye için vitrin olmuş durumda.”
Sert, Türkiye ve Endonezya arasındaki ihracat anlaşmanın “kağıt üzerinde başarılı gözüktüğü” yorumunu yapıyor ve sözlerine şöyle devam ediyor:
“Türkiye’nin de hava kabiliyeti açısından bazı uçaklara ihtiyacı var. 48 uçağı bir anda bir ülkeye satmak mı yoksa kendi envanterinize almak mı konusu Ortadoğu’nun gelişen şartları gereği farklı bir noktaya gelebilir.”
Sert ayrıca ATAK helikopterinin ABD yapımı motoru yüzünden Pakistan’a ihraç edilemediğini hatırlatarak KAAN jetleri için de benzer zorlukların ortaya çıkabileceği uyarısını yapıyor:
“Milli motor teknolojisinin ne seviyede olduğu ve o güne kadar yetişip yetişmeyeceği bu anlaşmanın önemli bir noktası olacak.”
Kaynak, Savunma Sanayii Başkanlığı/Anadolu/Getty Images
Dr. Eyüp Ersoy, anlaşmanın Türkiye’nin milli muharip uçak projesine olan güvene işaret ettiğini söylüyor ve şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Bu anlaşmanın bir mutabakat zaptı olduğu, nihai bir ihracat anlaşması olmadığı hatırda tutulmalı. Projenin uzun vadede akıbeti, özellikle TUSAŞ tarafından geliştirilen motorun hangi tarihte uçaklarda kullanılmaya başlanacağı bu anlaşmaya dair önemli boyutlar.
“Ayrıca, Endonezya’nın Güney Kore ile arasında devam eden KF-21 savaş uçağı projesinin geleceği de bu noktada izlenmesi gereken bir husus.”
Prof. Dr. Selçuk Çolakoğlu, Endonezya’nın takımadalardan oluşan bir ülke olduğunu ve güvenlik konusunda Türkiye ile ihracat ve üretim ötesinde iş birliği yapma arzusu olduğunu söylüyor.
Çolakoğlu’na göre Endonezya, Türk teknolojilerini NATO uyumlu olduğu için tercih ediyor.
Aynı zamanda Ankara ve Cakarta arasında askeri eğitim alanında da işbirliği yürütülüyor:
“Ortak tatbikatlar konusunda değişik kuvvet komutanlıkları arasında çeşitli iş birlikleri yapıldı. Muhtemelen Endonezyalı askeri öğrenciler de Türkiye’ye geldi.”
Savunma ve eğitim alanındaki iş birliğine karşın Türkiye ve Endonezya’nın ticaret hacmi bölgedeki diğer ticaret ortaklarına kıyasla düşük.
Son yıllardaki verilere bakıldığında ortalama 2.5 milyar dolarlık (yaklaşık 100 milyar lira) ticaret hacmi gözüküyor.
Taraflar bunu 10 milyar dolara çıkarma niyetinde olduklarını söylüyor.
Türkiye, Endonezya ile ticaretinde büyük oranda açık veriyor.
Malezya ve Singapur gibi ülkelerle Türkiye arasında serbest ticaret anlaşmaları (STA) bulunsa da Ankara ve Cakarta arasında böyle bir mutabakata henüz varılmış değil.
İki ülke 2017’den bu yana “Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması” (CEPA) müzakereleri yürütüyor.
Prof. Dr. Çolakoğlu, Malezya-Türkiye ticaretinin STA sonrası arttığını kaydediyor ve benzer bir durumun Endonezya için de geçerli olabileceği değerlendirmesini yapıyor.
Uzman, Ankara’nın bölgede ticaret açığını artırmamak için serbest ticaret anlaşmalarından kaçındığını, bunun yerine daha düşük seviyeli ekonomik ortaklıklar tercih ettiğini söylüyor.
Peki Endonezya neden Türkiye ile bağlarını geliştirmeyi tercih ediyor?
Prof. Dr. Selçuk Çolakoğlu, iki ülke arasındaki kültürel ve dini bağlara ve siyasi sorun bulunmamasına işaret ediyor:
“Her iki taraf için de ideal ortak. İkisi de birbirlerini uzan vadeli stratejik ortak olarak görüyorlar.”
Dr. Eyüp Ersoy, Endonezya’nın ABD-Çin rekabeti yüzünden “bölgelerinde stratejik ağırlığa sahip kalkınmakta olan ülkeler ile yakın iş birlikleri kurmak istediği” değerlendirmesini yapıyor.
Dr. Gizem Bütün, Türkiye’nin Güneydoğu Asya’daki ülkelere “nötr bir üçüncü yol” sunduğunu söylüyor ve ekliyor:
“Yaptırımı yüksek olan bir ülke değiliz, işbirliğine açığız. Tamamen ortak projenin de önü açık. Bu da bölge ülkelerine cezbedici gelecektir.”
Dr. Kerim Sert de Endonezya’nın caydırıcılığını ve savunma sanayi kapasitesini artırmak istediğini, Türkiye’nin bu konudaki yaklaşımını faydalı bulduğu için Ankara ile ilişkileri derinleştirmeyi tercih ettiğini söylüyor:
“Türkiye bu konuda oldukça bonkör bir ülke. Fransa, Japonya, Kore, ABD gibi geleneksel ihraç eden ülkelere baktığımızda bunların teknoloji transferlerinin olmadığını veya paketlerinin Türkiye kadar detaylı bir yelpazeye sahip olmadığını görüyoruz.”