DOLAR 39,7390 0.12%
EURO 45,8826 0.2%
ALTIN 4.301,000,12
BITCOIN 3940825-2.22087%
İstanbul
26°

AÇIK

SABAHA KALAN SÜRE

Ayşe Dilara Bostan: Bu sergi benim için kişisel ve sezgisel bir harita gibi
  • GeoNews
  • Blog
  • Ayşe Dilara Bostan: Bu sergi benim için kişisel ve sezgisel bir harita gibi

Ayşe Dilara Bostan: Bu sergi benim için kişisel ve sezgisel bir harita gibi

ABONE OL
Mayıs 30, 2025 11:59
Ayşe Dilara Bostan: Bu sergi benim için kişisel ve sezgisel bir harita gibi
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Sanat pratiğinizin merkezinde yer alan “bağlar” kavramı, ilk kişisel serginizin de ana eksenini oluşturuyor. “Bir Rüyanın Kurduğu: Bağlar” fikri nasıl ortaya çıktı?

Resim ve rüyalar, benim kendimle kurduğum ilişkinin en derin ve bağlayıcı iki unsuru. İkisi de içsel dünyamın dili; söze dökülemeyeni, çoğu zaman bilincinde bile olmadığım duyguları imgeler aracılığıyla açığa çıkarıyor. Resim yaparken yalnızca bir yüzeyle değil, bilinç dışımla, köklerimle, anlam dünyamla temasa geçiyorum. Rüyalarım kimi zaman doğrudan resimlerime sızıyor, kimi zaman da resim yapma sürecini bir rüya gibi deneyimliyorum.

Kolaj ise bu sürecin içsel eşlikçisi. Parçaları bir araya getirirken yalnızca görsel öğeleri değil, zamanları, anıları ve kırılmaları da birleştiriyorum. Köklerimle, geçmişimle yeniden bağ kuruyorum.

“Bir Rüyanın Kurduğu: Bağlar” fikri de bu içsel akıştan doğdu. Resimle yeniden kurulan ilişki, rüyaların çağrısı, bilinçdışının yansıması… Bu sergi, kişisel ve sezgisel bir harita gibi benim için.

Sergide kullandığınız malzemeler –sulu boya, mürekkep, akrilik ve kolaj gibi– parçalı hafızanın bir izdüşümü gibi. Malzeme seçiminizde neye dikkat ettiniz?

Malzeme seçimim de tamamen sezgisel ve deneysel bir sürecin ürünü diyebilirim. Bir resme başlamadan önce hangi malzemeyi kullanacağıma dair net bir plan yapmıyorum. Önüme boş bir kâğıt alıyorum ve çizmeye başlıyorum. Ortaya çıkan form, çizgi, hatta boşluklar zamanla bana hangi malzemenin devreye girmesi gerektiğini söylüyor. Bazen sadece sulu boya yeterli oluyor; bazen mürekkep, kuru boya, akrilik ya da kolajla yeni katmanlar eklemem gerektiğini hissediyorum.

Bu süreçte merak da çok önemli bir yer tutuyor. Yeni malzemeleri keşfetmeyi, onların dokularını, davranış biçimlerini tanımayı seviyorum. Farklı malzemelerin birbiriyle kurduğu ilişkiyi merak ediyorum. Nasıl tepkiler verirler, nasıl birlikte akarlar ya da direnç gösterirler… Bu deneyim benim için hem bir keşif hem de bir oyun alanı gibi.

Farklı malzemeleri aynı anda kullanmak bana hem görsel hem de duyusal bir zenginlik duygusu da veriyor. İç dünyamdaki çok katmanlılığı, parçalı hafızayı ve geçişli duyguları bu yolla daha iyi ifade edebildiğimi hissediyorum. Aslında her resim, hangi malzemenin ona eşlik edeceğini kendi belirliyor. Ben sadece o çağrıyı duymaya, ona karşılık vermeye çalışıyorum.

Eserlerinizde aidiyet, beden, hafıza gibi temaların izleri sürülüyor. Bu kavramlarla kişisel bağınız nedir?

Sanırım bu kavramların üçü de benim için tam da içsel yaraların çevresinde dolaşan, adı konmamış bir sızı taşıyan alanlar. Belki de kopukluk diyebilirim buna. Özellikle aidiyet meselesi… Üst kuşaklarımda yaşanmış ama yeterince işlenmemiş, anlatılmamış göç hikâyeleri, bilinçdışına itilmiş acılar, kayıplar var. İlginç şekilde resim yapmaya başladıktan ve rüyalarımla hemhal olmaya başladıktan sonra benim için bazı boşluklar doldu, duygusal kopukluklarım onarılıyor gibi hissetmeye başladım. Bütün hikayeler tamamlandı gibi bir şeyden bahsetmiyorum ama duygu ve anlam olarak daha tam hissetmeye başladım.

Resim, bu bakımdan aidiyet yarasına da iyi gelen, onu iyileştiren bir araç oldu benim için. Bunun ilk fark edişimde epey şaşırmıştım. Bir resim çizmeye başlamıştım ve resim henüz bitmeden uyumuştum. Sonra rüyamda dedelerimden birinin çizmekte olduğum resimde yaşadığını görmüştüm. O resme “Bağlar” adını verdim ve gerçekten o resmi tamamladığımda bende bir şeylerin iyileştiğini hissettim. Bu deneyimi kelimelerle tam olarak ifade etmek zor ama şunu söyleyebilirim ki ellerimle üretmenin, beni köklerimle yeniden bağlayan bir tarafı var. Bu yüzden resim benim geçmişimle, soyumla, bilinçdışımla temas alanım aynı zamanda.

Bedenle ilişkimde de benzer dinamik vardı. Resim hayatımda yer etmeden önce bedenimle bağım çok daha zayıftı; yer yer kopuktu. Şimdi ne zaman resmin başına geçsem bedenim hem uçuşan bir hafifliğe kavuşuyor hem de yere daha sağlam basmaya başlıyor. Resim, hem bedenden uzaklaştıran bir tür rüya hâli, hem de bedenle yeniden bağ kurduran bir ân benim için. O yüzden her çizgi, her katman, yalnızca görsel bir ifade değil; aynı zamanda varoluşuma dair içsel bir tanıklık diyebilirim.

Hafıza da bu bütünün bir diğer derin katmanı. Zihnim sürekli çalışan bir yer ama orada uzun süre kalmak bazen hem yorucu hem de tıkanmış hissettiriyor. Resim, bu fazlalığı süzüyor. Hafızamı, duygularımı ve zihnimi daha dengeli, daha yaşanabilir bir düzleme taşıyor. Toparlamam gerekirse, resim, bilinçdışımı ve geçmişimi sağaltmanın, dönüştürmenin en sessiz ama en güçlü yolu olarak çalışıyor bende.

Sergi, aynı zamanda izleyiciyi de kendi içsel bağlarına davet ediyor. Bu bilinçli bir kurgu muydu?

Başlangıçta böyle bir hedefle yola çıkmadım ama süreç içinde izleyiciyle kurulan bağın, üretimin doğal bir uzantısı hâline geldiğini fark ettim. Sanatın, kolektif bilinçdışıyla bağ kurabilen bir yapısı olduğunu düşünüyorum. O yüzden yaptığım resimler ve kolajlar sadece bana ait değiller gibi hissediyorum. Evet benim duygularımdan, rüyalarımdan çıkıyorlar ama aynı zamanda daha büyük, ortak bir tecrübenin izdüşümü gibiler. Çünkü kişisel olan, çoğu zaman kolektif olanla iç içe. Bende olanın, dışarıda da bir karşılığı var.

Bu yüzden izleyicinin kendi içsel sürecine dönüp bakması, işlerle kurduğu bağ üzerinden duygularını ve hafızasını yoklaması benim için çok kıymetli. Sanata yüklediğim anlamla doğrudan ilişkili bu durum. Resim, sadece ifade değil; aynı zamanda çağıran, hatırlatan, bağ kurduran bir alan diye düşünüyorum.

Serginin küratörlüğünü Feyzanur Can üstleniyor. İşbirliğinizden de kısaca bahseder misiniz?

Feyzanur Can’la yollarımız, onun verdiği sanat dersleri aracılığıyla kesişti. Feyzanur derslerinde çok kıymetli bir şey yapıyor: yaratıcı üretimle uğraşan insanlara hem nefes alabilecekleri hem de kendilerini yeniden duyabilecekleri bir alan açıyor. Sergi fikri de tam bu alanın içinde, kendiliğinden filizlendi. Zamanla bu tanışıklık, küratöryel bir sürece evrildi diyebilirim.

Feyzanur’un sanata yaklaşımı, sezgisel derinliği ve her üretime gösterdiği özen, sergiye hem duygusal hem düşünsel olarak çok katmanlı bir zemin kazandırdı. O’nun kavramsal çerçevenin oluşumundan mekânın yerleşimine kadar her ayrıntıya sinen bir dikkati var. Bu yüzden ilk kişisel sergimde onunla çalışmak benim için çok mutluluk verici, güçlendirici.

“Bir Rüyanın Kurduğu: Bağlar” sergisi nerede ve ne zamana kadar gezilebilir?

Sergi 24 Mayıs – 1 Haziran 2025 tarihleri arasında Moda’daki Tasarım Parkı’nda ziyarete açık olacak. Tüm sanatseverleri, düşlerin, belleğin ve içsel haritaların izini sürmeye davet ediyorum.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP