DOLAR 39,7225 0.11%
EURO 45,7776 -0.19%
ALTIN 4.288,66-0,19
BITCOIN 4013573-1.31288%
İstanbul
26°

AÇIK

SABAHA KALAN SÜRE

Kuang Kuang’a Karşı

Kuang Kuang’a Karşı

ABONE OL
Mayıs 30, 2025 11:59
Kuang Kuang’a Karşı
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Çekik “badem” gözleri, altın sarısı teni, iddialı fiziği ve o koca beyniyle Athena Liu. O bir edebiyat kraliçesi, çağının sesi ve okurların sevgilisi. June Hayward ise onun “davayı baştan kaybettiğini bildiği için üstünlüğüne meydan okumayan arkadaşı.” Fazlasıyla kişisel ilk romanı ikinci baskıyı görememiş, anlaşılma ve kabul görme umudu çoktan suya düşmüş, kendine verilenle yetinmekle kıskançlıkla bilenmek arasında gidip gelen ama yine de Athena’nın yakın çevresinde kendine yer bulabilen biri. Öyle ya, “Kum torbası muamelesi yapabileceğimiz birine ihtiyaç duymaz mıyız hepimiz?”

Haşhaş Savaşı serisiyle dikkat çeken ve hatırı sayılır bir okur kitlesine erişen Çin asıllı Amerikalı yazar R.F. Kuang Sarı Yüz’le sadece yayıncılık sektörünün dişlilerini ifşa etmekle kalmıyor; kendi kimliğini adeta ikiye bölerek kendi kendiyle de yüzleşiyor. Başarısız genç bir yazar olan June Hayward’ın başkalarının acıları ve hikayelerinden beslenen arkadaşı, ünlü yazar Athena Liu’nun ani ve trajik ölümü üzerine Liu’nun kimseler tarafından bilinmeyen taslağını ele geçirmesi ve kendi yıldızlaşma serüvenini bu taslak üzerinden kurmasını anlatan roman birçok soruyu da beraberinde getiriyor: Bir hikâye ne vakit bize ait olur? Onu yaşamakla mı? Onu yazmakla mı? Yoksa onu yeniden yazmakla mı? Bir yazar yalnızca kendi deneyimlerinden yola çıkarak mı yazmalıdır, yoksa o bir hikâye koleksiyoncusu mudur? Ve hepsinden öte: Yazmanın amacı nedir?

Birçok farklı düzeyde okunmaya açık olan Sarı Yüz yüzeyde yayıncılık dünyasının işleyişini ve bir çoksatarın anatomisini faş ederken, derinlere indikçe çok daha insani, çok daha tanıdık bir damar çıkıyor ortaya: Saf, koyu ve karşı konulamaz bir kıskançlık. Zarar verme amacı gütmese de imrenmenin masumiyetini aşan, bizim tüm çabalarımıza rağmen erişemediğimiz arzulara bir başkasının adeta bir parmak şıklatmasıyla sahip olmasının doğurduğu haksızlığa uğrama hissiyle bezeli bir kıskançlık. June tam da bu söylediğim nedenlere dayanarak kendini kendine tekrar tekrar aklasa da vicdan azabından sıyrılamıyor, kendi bulmadığı bir fikri ilerletmek için harcadığı emek bir türlü yeterli gelmiyor. Öte yandan tüm olup bitenleri birinci ağızdan aktaran June babasının ölümü üzerine kaleme aldığı fazla kişisel romanı hak ettiği ilgili göremezken Athena’nın gerek köklerinden, gerekse çevresinden “apardığı” hikâyelerle başarı merdivenlerini birer birer çıkmasından yakınıyor bol bol. Onun hayatının üstü örtük bir alegorisinin neden ilgimizi çekmesi gerektiği ise elbette muamma.

Bu bağlamda June ve Athena’yı Kuang’ın iki yüzü olarak yorumlamadan edemiyorum. Zira yazar, Haşhaş Savaşı serisinde dünyasını yirminci yüzyıl Çin’i üzerine kurmuş ve aslına bakarsanız

Athena Liu’nın kurgusal başarısına erişmişti. Sarı Yüz’de ise en az June Hayward kadar kişisel bir hikâye anlatıyor fakat tek bir farkla: O hikâyeyi hepimizin ruhunun temel unsurlarından kıskançlığa dayandırarak.

R.F. Kuang Sarı Yüz’de aslında bizim, hepimizin hikâyesini anlatıyor. Bu öyle ya da böyle kendinden daha önde, daha başarılı, daha çok takdir ve başarı görmüş birine kıskançlık duyanların hikâyesi. Hikâyesini sahiplenenlerin, onu baştan kuranların, tekrar tekrar anlatanların hikâyesi. Ve elbette R.F. Kuang’ın hikâyesi çünkü “Ve zamanla, bu benim hikâyem olur bir kez daha.”

Yazan: Ece Karaağaç

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP