Umut İdiz yazdı…
Tufan Gündüz, kaleme aldığı ”Bedel: Taht-ı Âli Baht-ı Osmanî” adlı eserini tarihi roman türünde okura sunmuştur. Sade ve akıcı bir dil kullanarak okurun dönemin tarihsel süreçlerinin anlaşılmasına büyük katkı sağlayan Tufan Gündüz, eseri farklı bir konuma taşımıştır. Eserin yazarı, II. Bayezid döneminde yaşanan olumsuzluklar (Şahkulu İsyanı ve Türkmenlerin Şah İsmail’in tarafına geçmesi) sonucunda şehzadeler arasında başlayan taht mücadelesini ve bu süreçte yaşanan gelişmeleri okuyucuya aktarmıştır. Osmanlı şehzadelerinin ödediği bu bedel, İslâm’ın sancaktarlığını yapan Osmanlı Devleti’ni derinden sarsan bir durumu etmektedir.
Dönemin Osmanlı Sultanı II. Bayezid’e karşı başlatılan isyanlar, devleti ciddi şekilde sarsacak boyuta ulaşmış, bu durum Sultan’ın psikolojisine de ağır şekilde yansımıştır. Tufan Gündüz, bu ruh hâlini eserinde okura karşı şu şekilde tasvir etmiştir:
”-Bütün bunlar ne demek oluyor, diye sızlandı Bayezid.
Ali Paşa o kadar boş bulundu ki ne diyeceğini bilemedi.
-Han… Hangisi? Ne… n… Nedir? Diye kekeledi.
Sultan Bayezid önündeki kağıtları ona doğru iteledi.
-Her taraf eşkıya, her taraf mütegallibe dolmuş… uyuyor musunuz?
Ali Paşa düşüncelerinden sıyrıldı.
-Sultanım, devran kötü geldi. Bazı eyaletlerde çekirge çıkmış…
-Çekirge mi? Senin karşında Defterdar Efendi mi duruyor köpoğlu?
-Haşa…” [1]
Eser, Osmanlı’da tahtın kime ait olacağından ziyade şehzadelerinin baht meselesine odaklanmıştır. Taht ve baht kavramı üzerine Sultan II. Bayezid’in düşüncesine yer veren yazar, bu durumu okuyucuya şu şekilde aktarmaktadır: ”Taht-ı âliydi orası ve baht-ı Osmanî. Taht yüceydi yüce olmasına da o tahta oturacak şehzâdenin de bahtı açık olmalıydı. İnceden inceye ”Bahtınız açık olsun”, ”Talihiniz yaver gitsin.” ya da ”Devletiniz daim olsun.” derken birileri, taht-ı âliye erişmenin olsa olsa bahtın açıklığıyla, talihin yâr olmasıyla ve devlet kuşunun konmasıyla alakalı olduğunu ima ederdi. Ah o devlet kuşu. Niye sadece bir taneydi ve niye sadece bir şehzâdenin başına konardı ki?”[2]
Toprakları denizler ve karalarla çevrili olan Osmanlı Devleti, bir Türk Hanedanlığı olarak karşımıza çıkmaktadır. Dönemin Sultanı II. Bayezid’e karşı, Kızılbaşların lideri olarak öne çıkan Şah İsmail ve taraftarları, çıkardıkları isyanlarla Osmanlı-Sâfevi mücadelesinin ilk kıvılcımını ateşlemişlerdir. Şah İsmail taraftarı bir kişiyle Ali Paşa (Vezîriâzam) arasında geçen diyalog ise şöyle aktarılmıştır:
”-Bayezid Han’dan başka şah var mı âlemde?
-Var… Şah-ı Merdan İsmail Bahadır Han…
Ali Paşa’nın suratı asıldı.
-Kim dedi bunları size?
-Biliriz…
-Başınızda kim var dedi?
-Şahkulu Halife.
-Şimdi seni yollasam, söyler misin yolunuzdan dönün, evlerinize gidin diye.
-Söylemem… ölsek de bu yoldan dönmeyiz.
– Kaç kişi var karşıda.
– Sayıya gelmeyiz.
-Vurun başını… bir eksik kalsınlar, dedi.”[3]
Eser, toplam 35 bölümden oluşmaktadır. Tufan Gündüz, tarihi süreçleri detaylı bir titizlikle ele alarak okura sadece tarih bilgisi sunmakla kalmamış, aynı zamanda edebi bir zevk de tattırmıştır. Yeniçerilerin desteğini arkasına alan Yavuz Sultan Selim (I. Selim), babası II. Bayezid’i tahtan indirerek Osmanlı tahtına geçmiştir. Selim, İslâm’ı yüceltip koruyan bir Türk hükümdarı olarak öne çıkmıştır. Sonuç olarak, Tufan Gündüz eserinde Osmanlı şehzadelerinin ödediği “taht ve baht bedelini” anlaşılır ve etkileyici bir şekilde okuyucuya sunmuştur. Eser, Osmanlı tahtının bahtını belirleyen süreçleri ve Halimi Çelebi’nin Yavuz Sultan Selim’e verdiği manevi desteği şu sözlerle dile getirmiştir:
”-Reaya fukarası iki evlek tarla için kavga eder, baş yarar, göz çıkarır. Sen devlet için uğraşırsın. Ben iki akçe vergimi vermek istemem, sen kardaşını feda edersin. Sultanım oğul, devran hep böyledir. Şimdi üzül… Yarın bedelini ödediğin devlet seni bekler. Hüma kuşunu sorarsan eğer o da hep seni izleyecek, devletin daim olsun diye.” [4]
Bedel: Taht-ı Âli Baht-ı Osmanî
Tufan Gündüz
Yeditepe Yayınevi
1.Baskı Ocak 2020
232 s.
[1] Tufan Gündüz, Bedel: Taht-ı Âli Baht-ı Osmanî, Yeditepe Yayınevi, 1. Baskı Ocak 2020, s.44
[2] A.g.e., s.105.
[3] A.g.e., s.174-175.
[4] A.g.e., s.232.