DOLAR 39,7257 0.16%
EURO 45,8826 0.2%
ALTIN 4.295,440,13
BITCOIN 4112049-1.13181%
İstanbul
26°

AÇIK

SABAHA KALAN SÜRE

Hatır İçin Ölüm Yahut Cep Boy Yenilgiler Üzerine – Edebiyat – Ethem ERDOĞAN

Hatır İçin Ölüm Yahut Cep Boy Yenilgiler Üzerine – Edebiyat – Ethem ERDOĞAN

ABONE OL
Haziran 19, 2025 17:21
Hatır İçin Ölüm Yahut Cep Boy Yenilgiler Üzerine – Edebiyat – Ethem ERDOĞAN
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Hatır İçin Ölüm Yahut Cep Boy Yenilgiler Üzerine

Şair Görendir.

Sanatçı diğer vasıfları saklı kalmak üzere söylemek gerekir ki duyargaları her şeyden ve herkesten çok açık olan kişidir. O her zaman bir görendir. İçinde yaşadığı toplum bazı dönemlerde yaşananları kanıksar ve yanlışları bir müddet sonra görmemeye başlar. Duyargaları köreltilen bireylerden müteşekkil bir kalabalığa dönüşür insanlar. Bu aymazlık döneme ve konjonktüre göre değişken olsa da sonuçları benzerdir. İstanbul işgal edildiği dönemde halkın çok büyük kısmı bu haldedir mesela. Günümüzde de çocukları eğitmek yerine ellerine tablet ve telefon tutuşturma alışkanlığını bu neviden sayabiliriz. Söz ettiğimiz haller ve benzeri durumlar ortaya çıktığında sanatçı ne yapar? Mehmet Akif Ersoy’un ne yaptığına bakmak aydınlatıcı olur elbette. Hicaz bölgesindeki istasyonlarda telgraf bekler, Çanakkale savaşında ne durumda olduğumuzu anlamaya çalışır. Üstüne muazzam bir Çanakkale şiiri yazar. Birinci paylaşım savaşı boyunca vazifeye devam eder. İstiklal Savaşı yıllarında da boş durmaz. Halkı aydınlatmaya çalışır, mücadeleye davet eder. Tek başına isyan bastırmaya gider. Vb. Çünkü sanatçıyı diğerlerinden ayıran özellikler vardır. En başta da farkında olunmayanın farkında olmasıdır. Bunun sebebi de bilinç ve bulunçtur. Buna vicdan ve şuur diyoruz. İnsanı, eşyayı, toplumu derin bir bilinçle algılamak… Bu bir tür ehli vukuf olmaklıktır. Oysa o da içimizden biridir en başta. O da birlikte yaşadıklarına ve toprağına bağlıdır. Onu farklı yapan yaşantının canlılığını yakalamasıdır. Bu canlılık içinden insani olanı çekip almasıdır.

İlerden beri, globallik gibi bir müptezellik üzerinden, sınırların önemini yitirdiği, küresel bir hayatın başladığı yeniçağ güzellemeleri yapılırdı. Sanırım Ukrayna-Rusya savaşının da etkisiyle bu söylemler gitgide zayıfladı hatta yok oldu. Globallik üstünden geliştirilen söylem, dünyayı şirketlerin yönetimi meselesinin izahıydı. Geldiğimiz noktada yönetimin şirketlere bırakılmaması gereğinin anlaşıldığı bir vasat oluştu. Öte yandan mücadelenin silahla mı, kitapla mı olacağı sorunu vardı büyükçe. Batı ve Doğu medeniyetlerinin teşrih masasına yatırılıp zihniyetlerinin karşılaştırılması gerekiyor. Kazanmak için yapılması gerekenlerin, kaçınılması gerekenlerle kıyası da elzem ve fakat asla kimsenin yanaşmadığı bir realite. Hatta batının iki buçuk asırdır üzerimize yaptığı planlar var. En kötüsü de sürekli aynı planlar yapılıyor ve bu planlar işliyor. Aymazlığın derekesi bu. Bunları aşikâr edecek ve bozacak, tersine çevirecek şuuru şairden başka görebileceğimiz kimse de görünmüyor. Dönüp şiire bakmak, koşup şiire gelmek dışında seçenek yok. O halde şiire gelelim:

Şair Fark Edendir, Fark Ettirendir.

Mervan Söylemez ismiyle aşinalığım edebiyat dergileri üzerinden uzun bir zamana işaret ediyor. Hakkında bir şeyler yazmak bu güne kısmetmiş. Şairin “Hatır İçin Ölüm Yahut Cep Boy Yenilgiler” adlı kitabı hakkında, daha doğrusu son dönem şiir kitapları hakkında yazdığım yazılardaki itiyat üzere hareket ederek, onun kitaba ad olan şiiri üzerine birkaç kelam edeceğim. Bu kelamlar da yukarıda yaptığım, şairin gören, fark eden adam olmaklığı etrafında olacak. Kitap Hece Yayınlarından çıktı. Dünyayı güzelleştirme iddiası ve görevi edinmiş bir kapakla hem de. İçeriğe göz attığımda, hem hangi şiir üzerine eğilmem gerektiği hem de kapak tasarımındaki düzenlemenin anlamının güçlendirildiği tarafımdan net şekilde görüldü. Siz buna kapak ve içerik uyumu diyebilirsiniz. Bendeniz kapağın içerik hakkında hem ipuçları verdiğini hem de içeriği güçlendirmek amacıyla çalışıldığını düşünüyorum. Şiirin ilk birimini alarak başlayalım.

“durmadan tütünler sarılıyor cephe gerisinde

bir yol bulmalı azığa bakmalı ağıza düşmandan önce varmalı

avucunu da sıktığın etindir kanında hışırdayan mermidir yoklamalı

bize aç gizli bize kapalı zarflardan çil çil Çinliler topluyorum

birazdan açıklanacak ama ihale bize kalmış biliyorum”

Bu metin parçasında genel söylemi üreten önemli bazı kelimeler var. Altını çizmek gerek ki meseleye girebilelim. Cephe gerisi, azık, düşman, et-kan-mermi, giz(em), kapalı zarf, Çin/li… Bu kelimelerle üretilen bir savaş manzarası var. Çinlilerin aç gözlülükle dünyadaki her işe girmeleri ve para için kullanılan çil çil tabiri dışında düşünmekten yanayım. (Unutmadan kahrolsun kapitalizm!). O halde savaş ya kendi içimizde ya da batıyla. Batı ile ilgili bu birimde çıkarıma ulaştıracak direkt bir kullanım görünmüyor. Dolayısıyla şairin kendi hayat kavgasına dair bir söylem olmalı. Hayat bir gaile, bu gaileyle başa çıkmak zor, kolaylaştıran ya da bunun için kendisine sığınılan masum şey tütün. Kapalı mekân kuralı gereği dışarı çıkmak zorundalığı var. İş mekânı-masa başı ya da saha cephe olsa, cephe gerisi sigaraya ayrılan alan. Bir yol arayışı sanırım ekonomik şartlar. Bu şartlar özellikle pandemi sonrası ağırlaştı. Üstüne bir de 6 Şubat depremi geldi. Şartlar enikonu kriz şartlarına dönüştü. Bu şartlar azığa bakmayı şart koştu. O mısradaki ağız kelimesi azık ile ses benzerliği açısından alınmış olmalı. Düşman kelimesi zorunlu bir arkadaşlık vb olabilir. Patron bile olabilir. Çil çil çinli tabirini dâhil edersek kapalı zarfta ödenen küçük meblağlar diyebiliriz. (Çil çil çinli tabirini şiirin sesletmesi açısından yanlış buluyorum. Dili zorlayan bir yanı var.) Çinlilerin kısa boyundan paranın azlığı anlamında benzetmede faydalanılmış olmalı. Açıklanacak olan her ne ise doğacak sonucun sorumluluğuna değiniyor şair. İhalenin kalması argoda hesabı ödemek, ceremeyi çekmek demek.

azığımı hazırlayıp gitmedim hiçbir yere

benim ki savaşmadan cep boy yenilgilerim var

biz buranın yetimi yabancı aksanı dut yemiş bülbülü alamanı

körü körüne inananı ölen köylülerin köyüne gidemeyeni

bağlar kuruyoruz kan ve akrabaya evliliğinden enişte

Bu metin parçasında şair dik bir duruş ve tavırdan söz ediyor. Zora gelince –toprağı bol olsun demirelin şapkasını alıp gitmesini hatırladım.- azık çantasını alıp gitmediğini söylüyor. Bunu yapmama itiyadı var, böyle yapmadığı için aldığı küçük yenilgileri olduğunu saklamıyor. “benim ki savaşmadan cep boy yenilgilerim var” mısraında ki bağlacı ciddi bir bağlayıcılık sağlayamamış. Ki bağlacını kaldırarak okumak daha net ve kolay geldi bana. Elbette hocanın 11 seçme hakkına saygılıyız. Cep boy yenilgi buluşçu bir kullanım. Bir de sesletmeye bakalım: benim ki (ince ünlüler) savaşmadan (kalın ünlü) cep boy (ince-kalın)… Dağınık ilerliyor. (Öneri: benim yenilgilerim / cep boy / savaşmadan alınan). Üçüncü mısra bizi anlatıyor. Ülkenin yetimi, yabancı aksanı, dut yemiş bülbülü, alamanı ifadeleri bu topraklarda ötekileştirilen herkesin meselesi. Zımnen “onlar” var bir de. Bu toprakların kaymak tabakası. Şair onlar kısmına girmiyor. Bizi anlatmaya devam ediyor bu birimde.

erindik eridik kırmızıda terler boyunca

uzağa yeni bir ad vermişler git git yakınsın uzakara

kınamanın taş desenli sertliğinde istop ediyor araba

bize iyi geliyor camdan el sallamak cenaze aracına

meyveleri bölük pörçük soylamak mandalina merhaba

geç dönmek eve uzun uzun basmak zile hunharca

Bu metin parçasında modern insanın açmazlarına değiniliyor. Erinme fiili sözlüklerde tam olarak açıklanmıyor. Tembellik, atalet gibi anlamlar verilmiş. Ekleyeyim: bizde bir de “diğerlerine saygıdan dolayı yapmaktan geri durmak” anlamı var. Neyse. Şehir içi aracıyla yolculuk yapan bir insan, kırmızı ışıkta durmuş bekliyor. Hava sıcak. Terliyor ister istemez. Bunalıyor. Buna şehirde yaşamak, deniyor. Modern olmanın şartı gibi bir şey. Uzak denilen şey modern teknolojik şartlarla yakına dönüşecekti oysa. Uzak kelimesi uzakara şeklinde “açık ara” kullanımından analojiyle yeni bir kullanıma evirilmiş. “Yeterli olandan daha uzak” anlamı veriyorum buna. Kırmızı ışıktan kalkışlarda araca hükmedemeyenler hor görülüyor ve kınanıyor. Oysa aynı duruma kınayıcı insanlar da düşebiliyor. Cenaze aracı meselesi okuru modernite bağlamından ışık hızında çıkarıveriyor. Meyveleri soylamak da buluşçu bir kullanım. TDK “ululamak, tazim etmek” anlamlarını vermiş. Moderniteye karşı mandalinaya saygı göstermek kıymetli. Normlara koruyan tip olmaktansa karşı çıkan, kurulu düzene başkaldıran karakter olmak önceleniyor. Son mısra buna örnek. Şiirin aslında iki birimi daha var. Ancak o iki birim için yukarıya aldığım ve yorumlamaya çalıştığım üç birimden farklı bir duruma ulaşamadım. Dolayısıyla son iki birimi alımlayıcıya bırakmak en iyisi olacak.

Son Tahlil…

Anlatı metinlerinde olduğu gibi şiirde de tip ve karakterler vardır. Söyleyicinin tavrı bunu belirler. Kanonun önceliklerini, hadi söyleyelim cari sistemi benimsemeyen şairin söyleyicisi karakterdir. Mervan Söylemez bu tavra sahip. Gören, fark eden, fark ettiren bir duruşu, anlatışı var. Dili bütün genişliğiyle hatta yeni üretim tabirlerle kullanıyor. Şairin en temel ödevlerinden biri de bu: dile hizmet. Ama şairlerin çoğu bile isteye bunu aşabilmeyi önemser. O aşama söyleme hizmet etmektir aslında. Bütün şairler –söylenmedik söz kalmadığına göre, dükkânı kapatıp gidecek mi?- yeni söylem üretmeye çalışır. Bunu Mervan Söylemez de yapmaya çalışıyor. Bu tebrik ve takdiri hak eder.

Sesletme ve kullanım açısından eksik gördüğüm birkaç örnek verdim. Sebebi şiirin sesi ve ritmi için faydalanılan benzerlikler olması ama kör göze parmak şeklinde değil. Bunlar elbette “bana göre” notuyla okunmalı. Çünkü esas olan şairin bakışıdır. Ona nasıl bir anlam gelmiş de o bu anlama uygun kullanımları seçmiş bilemeyiz neticede. Yapılması gerekenler üzerine birileri hep söyler, birileri yapar ya da yapmaz. Şiirin ve söylemin dönüşümü biraz da bunlara bağlı.

Sonuçta moderniteyle önümüze gelen ve bizi mutsuz eden şeyler üzerinde somut ve art-istik yaklaşımlar var şiirde. Şair söylemek istediklerini söylerken sınırı çiziyor, okurun şairin meselesine tabiri caizse bodoslama dalmasına biraz da takoz koyuyor. Başka bir konuyu sert şekilde önümüze sunuveriyor. Sonra adeta “taarruz geçti” moduna dönüp önceki meseleyi irdelemeye devam ediyor. Birinci ve üçüncü birimde ilk üç mısradan sonra yapılan budur.

Mervan Söylemez şiir kumaşı sağlam bir şair. Şair için gerekli altyapı alanı olan art-istik söyleyici tavrına sahip. Türkçeye hizmeti artarak devam edebilecek birisi. Bunun için birkaç meseleye çözüm lazım. Sesletmeye ve söylem yeniliği çalışmalarına önem-öncelik verilmeli. Şiir okurlarına bu şiirleri görmelerini öneriyorum. Büyük şiiri yazacak adaylardan birinin şu an yazdıklarını da okumalı. Sonra ne mi olacak? Sonrası iyilik, güzellik. (C. Süreya)

Hatır İçin Ölüm Yahut Cep Boy Yenilgiler

Mervan Söylemez

Hece Yayınları

2025 İstanbul


Yazar: Ethem ERDOĞAN
Yayın Tarihi: 19.05.2025 09:00 –
Güncelleme Tarihi: 05.05.2025 10:43

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP