Last Updated on Temmuz 16, 2025 by Donald Trump
Kaynak, Getty Images
ABD Başkanı Donald Trump’ın Ocak ayında göreve başlamasından üç gün sonra dört genç adam Washington DC’deki ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) ofisine habersiz bir şekilde gelerek bilgisayar sistemine erişim talep etti.
Milyarder Elon Musk tarafından yönetilen ve yeni kurulan Devlet Verimliliği Departmanı (DOGE) için çalıştıklarını söylediler.
Başkan Trump dış yardımların gözden geçirilinceye kadar dondurulacağını açıklamıştı. Onlar da dünyanın dört bir yanındaki projelere yapılan ödemeleri durdurmak için oradaydı.
Dünyanın en büyük bağışçısı olan ABD, 2024’te gayri safi milli gelirinin yüzde 0,22’sini (63 milyar dolar) yardım için harcadı.
Bu paranın büyük bir kısmı, 40 milyar dolar bütçesi olan bir devlet kurumu olan USAID aracılığıyla dağıtıldı.
Şimdi, dünyaca ünlü Lancet Tıp Dergisi’nde yayımlanan bir araştırma dış yardım kesintilerinin 2030 itibarıyla 14 milyon ek ölüme yol açabileceğini söylüyor.
Erken ölüm riskiyle karşı karşıya olanların da üçte biri çocuk.
Araştırmanın yazarlarından Davide Rasella düşük ve orta gelirli ülkelerin “küresel bir pandemi ya da büyük bir silahlı çatışmayla kıyaslanabilecek bir şokla karşı karşıya olduğunu” söyledi.
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Mart ayında USAID’in yardım programlarının %80’dan fazla kesileceğini söylemişti.
Dünya genelindeki yardım kuruluşları tarafından kınanan kesintilere Elon Musk liderlik etmişti.
Barcelona Küresel Sağlık Enstitüsü’nden Rasella, USAID fonlarındaki kesintinin “20 yıldır tehdit altındaki topluluklarda sağlık alanında kaydedilen ilerlemeleri birden durdurma ve hatta geriye çevirme riskini beraberinde getirdiğini” vurguladı.
Rasella ve çalışma arkadaşları USAID yardımlarının 2001-2021 arasında gelişmekte olan ülkelerde 90 milyondan fazla ölümü de önlediğini kaydetti.
Uzmanlar tahminlerini Rubio’nun verdiği % 83’lük kesinti oranı üzerinden yaptı. Kesintilerin 2030 itibarıyla 14 milyon önlenebilir ölüme yol açabileceğini söyleyen uzmanlar, bunların 4,5 milyonunun da beş yaş altındaki çocuklar olduğunu belirti.
BBC, Nisan ayında kesintilerden en olumsuz etkilenenlerin kimler olabileceğini belirlemek için kamuya açık bilgilerin yanı sıra hükümetten sızdırılan bazı belgeleri analiz etmişti:
Cezalandırılma korkusuyla BBC’ye ismini vermeden konuşan bir USAID çalışanı, DOGE personeli binalarına yerleşirken üç hafta süren bir “kaos” yaşandığını anlatıyor.
“Bunlar Musk’ın şirketlerinden koparılmış çocuklardı” diyor:
“İçlerinden biri bana SpaceX için çalıştığını söyledi.”
İlk başta bilgisayar sistemlerinde iklim, cinsiyet, enerji, eşitlik ya da kimlik gibi belirli kelimeleri içeren projeleri aradıklarını, sonra da her şeyi “kesip yakmaya” başladıklarını anlatıyor:
“İnsanlar gelip ‘Bunun Sudan’da yaklaşık iki milyon insanı doyuracağını biliyor musunuz?’ diyordu, onlar da ‘Umurumuzda değil’ diye yanıt veriyordu.”
İki hafta sonra Trump yönetimi, Sudan’daki Barış İçin Gıda gibi yaşamı idame ettiren programlara katkıda bulunmaya devam edeceğini açıkladı.
Ancak USAID çalışanı, Dışişleri Bakanlığı bazı projelerin devam etmesine onay verse de, DOGE personelinin geceleri sisteme girerek projeleri iptal ettiğini söylüyor.
Buna karşılık bir Beyaz Saray yetkilisi BBC’ye yaptığı açıklamada, “Yönetimin dış politika öncelikleriyle uyuşmayan programlar için Sudan’da verilen 18 fonun feshedildiğini, acil gıda yardımı da dahil olmak üzere hayat kurtaran kritik yardımlar için verilen 37 fonun ise devam ettiğini” belirtti.
Yetkili, Dışişleri Bakanı’nın hangi programların sonlandırılacağına “hesap verebilirliğin ve stratejik koordinasyonun geliştirilmesine odaklanarak karar verdiğini”, savunmasız nüfuslara yönelik taahhütlerin ortadan kalkmadığını da ekledi.
Mart ortasına gelindiğinde USAID kapatılmış, 10 binden fazla personelden sadece 15 kadarı Dışişleri Bakanlığı’na kaydırılmıştı.
Bunun zincirleme etkisi çok büyük oldu ve dünya çapında yüz binlerce insan bir anda kendilerini işsiz buldu.
Kaynak, Sumayya Nabara
Nijerya’nın kuzeyinde, büyük ölçüde USAID tarafından finanse edilen bir yardım kuruluşunda çalışan Sumayya Muhammad Bala, “Bir gün uyandığınızda artık bir işinizin olmadığını görmek kolay değil” diyor ve ekliyor:
“Bunun olacağını tahmin etmemiştik.”
Bala, artık acil gıda paketi alamayacak olan yetersiz beslenen anneler ve çocuklarla, eskiden destek verdikleri hastaneler bir gecede kapandığında evlerine dönmek zorunda kalan hastalar için endişeleniyor.
“Ailelerinin başka bir yerde tedavi görmeye gücü yetmiyor” diyor:
“Hükümetin devreye gireceğine dair umudumuz çok az.”
O tarihten bu yana Dışişleri Bakanlığı’ndan sızan çeşitli bilgiler kesintilerin boyutları hakkında fikir veriyor.
BBC’ye sızdırılan 10 Nisan tarihli bir Dışişleri Bakanlığı bilgi notunda dış yardımın 21,5 milyar dolar (yüzde 56 oranında) kesileceği belirtiliyordu.
Sızdırılan belgelerde anne ve çocuk sağlığı projelerine fon ayrılmayacağı da ekleniyordu. Sağlık politikaları alanında çalışan sivil toplum kuruluşu KFF’nin verileri, ABD’nin 2024 yılında bu alana 1,3 milyar dolar harcadığını gösteriyor.
Nisan ayında yayımlanan bir BM raporuna göre, son 25 yılda doğum sırasında ölen kadın ve çocuk sayısı yüzde 40 oranında azalmış olsa da bu alanda hala büyük fonlara ihtiyaç duyuluyor.
Bu alanda harcanan paranın çoğu, 2023 yılında küresel anne ölümlerinin yüzde 70’ini oluşturan Sahra Altı Afrika’ya gönderilmişti.
Şubat ayında iş durdurma emri gelene kadar Nijerya’nın kuzeyindeki 12 kırsal kliniği doğum bakımını iyileştirmek için destekleyen USAID destekli bir projede çalışan Dr. Muhammad Abdullahi, “Çok endişeliyim” diyor.
Projesi kliniklere preeklampsi, kanama veya enfeksiyonu durdurmak için gerekli ilaçları sağladı, hemşireleri ve ebeleri gerektiğinde kadınları hastaneye erken sevk etmeleri için eğitti ve ulaşım konusunda yardımcı oldu.
Elektriği olmayan bir kliniğe USAID aracılığıyla güneş panelleri için ek fon sağlamış ve para çekilmeden önce bir müteahhit tutan Dr. Abdullahi “Bir kadın acil bakıma ihtiyaç duyarsa ve nakledilemezse ne olacak? Ya anne ya da bebek ölecek” diyor.
BM’nin cinsel sağlık ve üreme sağlığı ajansı UNFPA’nın başkanı Ayman Abdelmohsen’e göre, anne ölümlerinin yüksek olduğu birçok ülke, doğum ve yeni doğan hizmetleri için neredeyse tamamen USAID fonlarına bel bağlamış durumda.
“Geçtiğimiz otuz ya da kırk yıl boyunca, bu hükümetlerin çoğu bu dış yardıma alıştı ve neredeyse bu fonun gelmesini hak ettikleri hissine kapıldılar” diyor:
“Hükümetlerin uyanmaya başlaması gerekiyor.
“Kendi halkınızın geçimi için dış yardıma bel bağlamaya devam edemezsiniz.”
Nijerya’nınki de dahil olmak üzere bazı ülkelerdeki sağlık bakanları bunun farkında ve düzeltmek için çalışıyor. Ama daha fazla zamana ihtiyaçları olduğunu söylüyor Abdelmohsen.
“Mesele ABD hükümetinin finansmanı durdurması değil, mesele bu kadar ani olması” diyor:
“Birden bire fişi çekmek sistemlere çok ama çok zarar verir.”
USAID aynı zamanda yılda yaklaşık 600 milyon dolar bütçeyle dünya çapında en büyük doğum kontrol hapı sağlayıcılarından biri konumunda.
10 Nisan tarihli bilgi notuna göre bu harcamaların tamamı kesilecek.
Kesintilerden önce ABD hükümeti küresel sağlık için yılda yaklaşık 12 milyar dolar harcıyordu ve bunun büyük bir kısmı üç hastalığa odaklanmıştı: Verem, sıtma ve HIV.
Akciğerlere saldıran verem (tüberküloz) bunlar arasında en az fon ayrılan hastalık.
Yine de her yıl 1,2 milyon ölümle en büyük katildir.
BM’nin ev sahipliği yaptığı Stop TB Partnership projesinin başkanı Dr. Lucica Ditiu, ABD’nin veremin önlenmesi için ülkeden ülkeye sağlanan fonların yaklaşık üçte birini (406 milyon dolar) ayırdığını söylüyor:
“İnsanlar veremi unuttu, bittiğini düşündüler. Vereme ışık tutan sadece ABD oldu.”
Mart ayında Dışişleri Bakanlığı Kongre’ye, iptal edilmesi için listelenen tüm hibe ve fonların ayrıntılarını içeren bir tablo gönderdi.
Bunların en az 84’ünde veremden bahsediliyordu.
Choub Sok Chamreun Kamboçya’da, USAID’den 3 milyon dolar finansman alan ve iptal edilen projelerden biri olan bir verem önleme programını yürütüyordu.
Kaynak, KHANA
Teşhis edilmemiş verem vakalarını tespit etmek için kapı kapı dolaşan 5 bin gönüllüyü denetleyen 200 personeli yönetiyor ve virüsün yayılmasını önlemek için insanların tedavi görmesine yardımcı oluyordu.
Ocak ayının sonunda Chamreun iş durdurma emri aldı ve Şubat ayının sonunda tüm personelini işten çıkarmak zorunda kaldı.
Bazı gönüllüler hala çalışmalara devam etse de ancak vakaların sadece bir kısmını tespit edebiliyorlar.
Chamreun, “Kamboçya’da veremi 2030 yılına kadar durdurma hayaline doğru ilerliyorduk, artık bunun olacağını sanmıyorum” diyor.
Dr. Lucica Ditiu’nun ajansı ABD’den fon almaya devam ediyor, ancak ne kadar süreyle devam edeceğinden emin değil.
Dr. Ditiu, “Dünyanın veremin yayılmasını durdurmak için tek bir bağışçıya bel bağlamış olması kabul edilemez” diyor:
“Kumdan bir kale gibiydi ve bir dalga gelip, her şeyi silip süpürdü.”
Geçtiğimiz on yıl boyunca ABD, HIV ve AIDS ile mücadele için Başkan’ın AIDS Yardım Acil Planı (Pepfar) aracılığıyla yılda yaklaşık 5 milyar dolar harcadı.
Yardımların dondurulmasından bir hafta sonra Dışişleri Bakanlığı Pepfar’ın bazı faaliyetlerine muafiyet tanıdı.
Anneden çocuğa geçişi durdurmaya yönelik projelerin de kurtarılanlar arasında olması gerekiyordu ancak Nisan ayında New York Times, dünya genelinde bu programları yöneten 270 bin personele işe gelmemelerinin söylendiğini bildirdi.
Nisan ayı başında The Lancet’te yayımlanan bir araştırmaya göre, Pepfar’ın tamamen durdurulması halinde 2030 yılına kadar çocuklarda bir milyon yeni HIV enfeksiyonu görülebilir ve 500 bin çocuk ölebilir.
Kaynak, Getty Images
ABD daha önce sıtmanın önlenmesi için küresel çapta her yıl yaklaşık 1 milyar dolar katkıda bulunuyordu.
AFP haber ajansı, Nijerya’nın kuzeyinde sıtma hastalarını tedavi eden kliniklerin çoktan kapandığını bildiriyor.
ABD’nin kamu hastaneleri için sıtma testleri ve tedavilerinin ana sağlayıcısı olduğu Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde ise desteğin bir kısmı kesildi.
Hangi sıtma projelerinin kurtarılacağı belli değil.
ABD, bu hastalıklarla mücadele için doğrudan yatırdığı paradan ayrı olarak, Birleşmiş Milletler’in verem, sıtma ve HIV ile mücadele için oluşturduğu Küresel Fon’a da yılda 2 milyar dolara kadar katkıda bulunuyordu.
Küresel Fon’un tüm bütçesinin üçte biri ABD tarafından finanse ediliyordu.
10 Nisan tarihli bilgi notunda, katkının yarıdan fazla azaltılması ve ABD’nin diğer bağışçılar tarafından verilen her dört dolara karşılık sadece bir dolar bağışta bulunması yer alıyordu.
Bilgi notunda ayrıca HIV, sıtma ve veremin ötesinde “diğer sağlık programları için fon ayrılmayacağı” belirtiliyordu.
Bu da Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin başkenti Kinşasa’daki mpox (maymun çiçeği) tedavi merkezi ya da Uganda’daki Ebola önleme programları gibi projelerin artık ABD tarafından finanse edilmeyeceği anlamına geliyor.
Dışişleri Bakanlığı hayati öneme sahip programları koruyacağını söylemiş olsa da 10 Nisan tarihli notla gündeme getirilen değişikliklerin acil yardımları yüzde 55 oranında azaltacağı öngörülüyor.
“Başlık II Barış için Gıda” adlı, ihtiyaç fazlası ABD mahsullerinin ihtiyacı olan ülkelere gönderilmesine yönelik bir programın tamamen kaldırılacağı da bu notta yer aldı.
“Böylesi durumlarda yardım tek ve yegane seçenektir. Fişini çektiğinizde, bu bir felakettir” diyor Dr. Abdelmohsen.
Trump yönetimi daha önce USAID’in, Amerika’nın dış politika çıkarlarıyla örtüşmediğini söylemiş ve BBC’ye verdiği demeçte “vergi mükelleflerinin dolarlarının idarecileri olarak rollerini çok ciddiye aldıkları için” devam eden herhangi bir dış yardımın “ABD’nin temel ulusal çıkarlarını ilerletmesi” gerektiğini belirtmişti.
Yıllar geçtikçe, diğer birçok eleştirmen de bunun para israfına ya da yabancı paraya tehlikeli bir bağımlılığa yol açtığını savundu.
Ancak onların çoğu bile, fonların bu kadar sert bir şekilde kesilmesinin telafisi mümkün olmayan zararlara yol açacağı konusunda hemfikir.
Bu haber, BBC gazetecileri tarafından hazırlandı ve kontrol edildi. Bir pilot proje kapsamında çevirisi için yapay zekadan da faydalanıldı.