DOLAR 39,7086 0.28%
EURO 46,1054 0.19%
ALTIN 4.249,020,45
BITCOIN 42298051.57042%
İstanbul
23°

AÇIK

SABAHA KALAN SÜRE

Kitap Günlüğü: Sonsuz Eksi Bir – Edebiyat – Ülker GÜNDOĞDU

Kitap Günlüğü: Sonsuz Eksi Bir – Edebiyat – Ülker GÜNDOĞDU

ABONE OL
Haziran 23, 2025 17:23
Kitap Günlüğü: Sonsuz Eksi Bir – Edebiyat – Ülker GÜNDOĞDU
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Kitap Günlüğü: Sonsuz Eksi Bir

“Ölüm ve yaşam ayrılmaz şekilde birbirlerine dolanmış haldedirler, o halde ölmenin en iyi yolu yaşamanın en iyi yoludur.” Robert C. Solomon

Öykü kitaplarının sevilen yönü, gerçek ya da gerçeğe yakın bir olayı geçekçi aktarmasıdır. Gerçeğe dayalı olmasıyla etkili bir hale gelen anlatılar iyi bir deneyime hazırlar. Hatice İbiş, on dört öyküsünü Sonsuz Eksi Bir adıyla Hece Yayınların’dan okura kazandırır. Eserde geçen her öykü yaşanmışlığa dair izleri yaşamış kadar yakın bir his ile hislendirir. Hatice İbiş’in öyküleri yalın bir olay örgüsünü adeta kafiyeli bir biçimde aktarır. Okuru alır içine ve kendi içindeki yaşam ve ölüm dengesine odaklatır. Her haliyle gerçeğimizin bize nasıl etki edebileceğini birçok farklı biçimde aktarmakta. Öyküler genellikle önemli bir olay sonucu aramızdan ayrılan ya da hayatın tek bir sahnesi aracılığıyla aktarılır. Ölüm ve çaresizliğin iç içe geçmiş girift katmanlarını yoğun bir şekilde ayırdına vardırır. Çaresizliği huzursuz bir etkiyle her hücremize nüfuz ettirerek yaşama sevinci uyandırmakta. Aramızdan bir bir eksilenlerin ölüm yolculuğuna çıkma öyküleri de diyebileceğimiz Sonsuz Eksi Bir, birbirinden bağımsız olarak bir araya gelmiş ama tematik ilerlemiş. Tek gerçeğe çağrı niteliğinde olan ölüm ve sonrası inancını apaçık ortaya çıkarır. Sonsuz Eksi Bir eserini kaleme alan Değerli Hatice İbiş, “Kalemin ve kelâmın gölgelerinde oluşan dostluklar adına” imzasıyla hislerini de içtenlikle gönderdiği için duygulandım. Kitaplar etrafında dostluğu ve samimiyeti öğrendiğimiz ve bu samimiyeti okur okura içtenlikle yaşadığımız Kitaphaberokuma Hareketi aracılığıyla kitaplar etrafında paylaştığımız değerler için ayrıca mutluyum.

En baştan söyleyeyim ki; Hatice İbiş, “uykusunda öldürülen çocuklara…” diye ithaf ederek başlayan eseri üzerinden aktardığı çocukların çaresizliğini ebedi olarak içinizde taşıyacaksınız. Öyküler; çocuklar ve kadınlar üzerine yoğunlaşmakta. Çocuklar, sözün bittiği yerdir aslında. Bu bakımdan Sonsuz Eksi Bir hakkında en etkilendiğim öykü, Kuşunu Arayan Kafes adlı öyküdür. Öyküdeki şu sözü ile çocuk doktoru karakterin acısı nasıl dindirilebilir di ki? “Yası tutulmayan acıların açtığı oyuklar kapanmaz.” Diye ifade ediyordu, iyileştirmek istediği çocuklar ve yakınlarının dinmeyen acılarına tanıklık etmekte öylesine zordu insan için.

Hatice İbiş’in Çocuk edebiyatına kazandırdığı Bir Kedi Gördüm Sanki isimli bir çocuk kitabı ve Sonsuz Eksi Bir ilk öykü kitabı ile yazmaya olan tutkusu okunuyor. Öyküleri çeşitli dergilerde de yayınlanan yazar, Nevşehir’de doğup, Denizli’de yaşayan, öğretmen ve iki çocuk annesi olup yazar kimliğiyle yeteneklerine şahid olacağımız yönünde bir his doğuruyor. Biz, aynı zamanda Kitaphaber Denizli okuma grubunun koordinatörü olduğundan beridir sosyal platformdan tanışıyoruz. Henüz yüz yüze tanışmasak da aynı grupta okur okura dostluğun değerlerini paylaşıyoruz.

Eserin kapağı, dikkat çeken bir kırmızı. Kan kırmızısı. Tepede sararan güneşin altında kuşlar uçuyor. Kuruyan çiçek tohumunun dalı, köklerini dikili taşıyla küçük bir mezara salmış. Toprağa dönük bir yusufçuk, ölüm meleğini simgeliyor.

Eserin konusu acı ve zulümden doğan çaresizlik. Kitabın adından da anlaşıldığı gibi aramızdan bir bir eksilen dramatik hayatlar konu edilmekte. Karakterlerin geride bıraktığı derin hüzün izleri işlenmekte. Konu edilen karakterlerin yaşadıkları adeta küçük bir roman oluşturacak güçte. Evet, her bir öykü ayrı bir roman konusu olabilir. Karakterler ağırlıkla taşra kültürünü yaşayanlardan seçilmiş. Sanki her öykünün zamanı kapaktaki gibi sonbaharın güzünde.

Ana fikrinde bu dünyayı bırakıp gidenler sanki hiç zulüm görmemişler de kendi hüzünlerini taşımamak için aniden gidivermişler. Ve ardındakilere çaresiz bir acıyı miras bırakmışlar. Geride kalanlar, hüznü sonuna kadar yaşamışlar. Geleceğe çaresizliğin tohumunu ekmişler. Hayata gelenler bu çaresizliklerden yaşama tutunabilmişler… İşte yaşam ve ölümün sarmaş dolaş seyretmesindeki aleladelik gibi.

Okurken hatırlattığı eserler arasında, Sütsüz ve Tarumar adlı öykülerin bana Beyaz Kitap’taki Kundak, Zıbın, Kefen adlı öykülerle çağrışım yapması zihnimde masumiyetin imgelerinin üzerimizde bıraktığı etkisiyle pekiştirdi. Ölümün yıkımın yabancılığın ortasındaki tüm beyazların işlevini hatırlattıklarını ve yaşattıklarını ortaya koyan Han Kang, Kundak, kar, kefen… gibi insanın hayatında acı karşısındaki o büyük çaresizliği okurla buluşturan Beyaz Kitap’tan aktarımıyla örtüşür gibiydi. Bir diğer çağrışım yaptığım eser ise Gözleriyle Başı Belada adlı öykü ile Fakir Baykurt’un yılanların öcü adlı eseri oldu. Eserin anımsattıkları geleneksel anlatılarla bağ kurdurdu. Han Kang, Fakir Baykur ve Hatice İbiş’in yanlış inanışların yaşama olan etkisi ve taşra yaşamının çaresizliği üzerine ortak bir bakış açısıyla konuyu ele almış olmaları ilgimi çekti. Yazarlar, kadınlar ve çocuklar üzerine de ortak düşüncelere yönelik tutumların benzerliğiyle konuyu kaleme almakta. Hatice İbiş, bu noktada metinlerarası ilişki kurdurarak yeniden düşündürdü.

Esin kaynağını çocuklar, aile ve taşra yaşamından almakta. Sevgisizliğin her yönü öykülerde ağırlık noktası olarak tutmakta.

Eleştirel görüşlerimle eserin olumlu ve olumsuz yönlerini ele almaya başlamadan saygı duyduğum bu emeği takdir etmek istiyorum. Eserin yazınsal tekniğine dair temaya sadık kalınması etkileyiciydi. Okurun aynı çaresizli her öyküyle farklı açılardan yeniden yeniden deneyimlemesi çarpıcı olsa da okuru üzüyordu. Gayesi acıya bakışı nötürleştirmekse eğer yazar başarılı olmuştu. Okuma yolculuğunun yavaş yavaş ilerlemesinin nedeni ise bu kadar acıyı bir anda içselleştirememekten kaynaklanmıştı. Başucu kitabı yaparsa okur, okuma sürecinde her gün bir öykü okursa çaresizliği her güne yayarak rabıta etmiş olabilirdi. Bu bakımdan okunması gerekli önemli bir eser.

Alternatif fikir verecek olursam kültürel yaklaşımlar dikkat çekiciydi ve daha öne çıkarılabilirdi. Okuması gizemliydi. Akıcı üçüncül dil ile aktarılan öyküler daha yavaş bir ritimle anlatılamazdı. Yeniden belirtmek isterim ki; Kuşunu Arayan Kafes adlı öyküdeki hüznü hiç unutamam. Yeni eserlere böylesi hüzünler konu olmaması için zulmün hiç yaşanmamasını dilerim.

Sonuç olarak, yazarın kendi değimiyle; “Kaderin içindeki kederi suyun önüne katıp yol veriyodu.” Kültürel olay ve şartlara yönelik durumların ele alındığı öykülerinde temel olgu olarak aile bağları amaçlanmakta. Değerlerin aktarımı klasik vaka ve kesitlerden oluşan öykülerle hayatın bütünü içinde bir bölümüne kurulmakta. Ortak değerler aktarılırken farklı zamanlara ait inançların metafor olarak alınmasıyla birlikte eserin derinliğine salt insan gerçekliği oturtulmakta. Hacmi küçük etkisi uzun süren öykülerin sosyal ve toplumsal bozuklukları felsefi bir yaklaşımla kültürel değişimi açıkça ortaya koymuştu.

Gönül ve zihin zenginliğinizle birlikte kaleminiz daim olsun Değerli Hatice İbiş, Sonsuz Eksi Bir aracılığıyla ruh ve zihindaşlık kurdum, canı gönülden kutlayarak nicelerini dilerim.

Dostlukla.


Yazar: Ülker GÜNDOĞDU
Yayın Tarihi: 16.05.2025 09:00 –
Güncelleme Tarihi: 15.05.2025 16:21

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP