01 Temmuz 2025 Salı
Şehirleşme Süreçleri ve Çevresel Etkileri
Edebiyatta Coğrafyanın İzleri: Faruk Nafiz Çamlıbel ve Yaşar Kemal Üzerine Bir Bakış
Pankreas Kanserinde Erken Teşhis: Fekal Mikrobiyal Analizin Geleceği
Abd: Karın ağrısını anlamak
İsrail ordusu, yardım kuyruğundaki Filistinlilerin öldürülmesiyle ilgili soruşturma başlattı
Ortadoğu'da Barış Umutları
Dünya Bankası’na göre Körfez İşbirliği Konseyi’ne (KİK) üye ülkelerin ekonomileri, petrolden uzaklaşma çabalarının da etkisiyle, değişken bir küresel ekonomik ortamda dayanıklılık gösterdi. Dünya Bankası, KİK ülkelerindeki ekonomik büyümenin bu yıl yüzde 3,2, gelecek yıl ise yüzde 4,5 olmasını bekliyor.
Dünya Bankası’nın bu yılki büyüme tahmini, aralık ayında yaptığı yüzde 4,2’lik önceki tahmininden daha düşük olurken, gelecek yıl tahmini yüzde 4,2’den yüzde 4,5’e yükseldi.
Dünya Bankası’nın ‘Akıllı Harcamalar ve Daha Güçlü Ekonomik Sonuçlar: KİK Refahı için Mali Politikalar’ başlıklı raporuna göre, bölge 2023’te yüzde 0,3 olan ekonomik büyümesini 2024’te yüzde 1,7’ye yükseltti.
Dünya Bankası, KİK ekonomilerinin, petrolden uzaklaşma çabalarının da etkisiyle, değişken bir küresel ekonomik ortamda dayanıklılık gösterdiğini belirtiyor. Küresel enerji piyasaları bölge ekonomilerinde önemli bir rol oynamaya devam ederken, petrol dışı ekonomik büyüme hızlanıyor ve daha dengeli bir kalkınma modelini besliyor.
Dünya Bankası Körfez Bölge Direktörü Safaa El Tayeb El-Kogali, “KİK ülkelerinin küresel belirsizlik karşısında gösterdikleri direnç ve ekonomilerini çeşitlendirmeye devam etmeleri, uzun vadeli refaha olan güçlü bağlılıklarını gösteriyor. Stratejik mali konsolidasyon politikaları, hedefe yönelik yatırımlar, inovasyon ve girişimciliğe güçlü bir şekilde odaklanma ve gençler için istihdam yaratma, büyüme ve istikrarın sürdürülmesi açısından kritik önem taşıyor” ifadelerini kullandı.
Petrol dışı sektör, yüzde 3,7 oranında büyüme göstererek dayanıklılığını göstermeye devam etti. Dünya Bankası’na göre KİK ülkelerinde uygulanan özel tüketim, yatırım ve yapısal reformlar bu büyümeye önemli katkı sağladı.
Dünya Bankası, küresel enerji fiyatlarını istikrara kavuşturmayı amaçlayan OPEC+ üretim kesintileri nedeniyle KİK ekonomilerinin 2024 yılında petrol sektöründe yüzde 3’lük bir daralma gördüğünü belirtiyor. Ancak bu daralma bölgedeki genel büyümeyi durdurmadı ve genel büyüme oranı yüzde 1,8’e yükseldi. Banka bu artışı büyük ölçüde yüzde 3,9 gibi etkileyici bir oranda büyüyen petrol dışı sektördeki dirençli genişlemeye bağladı. Suudi Arabistan, Bahreyn, Umman, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) bu büyümeye katkıda bulundu. Petrol dışı faaliyetlerdeki bu genişlemenin yüzde 50’sinin özel tüketimden, diğer yarısının ise kamu tüketimi ve sabit yatırımlardan kaynaklandığı tahmin ediliyor.
Dünya Bankası, Suudi Arabistan için petrol dışı sektör büyümesinin 2024 yılında hizmetler sektörü öncülüğünde yüzde 4,3 ile güçlü olduğunu belirtti. Vizyon 2030, tanıtılmasından bu yana petrol dışı sektörlerin GSYİH içindeki payının yüzde 45,4’ten yüzde 54,8’e yükselmesiyle çeşitlendirmeyi teşvik etmeye devam ediyor.
Dünya Bankası, petrol dışı sektörün orta vadede yüzde 4,97’lik istikrarlı bir büyüme oranını korumasını beklemekte; bu da ‘bölgede devam eden ekonomik çeşitlendirme çabalarının başarısını teyit ediyor.’
Dünya Bankası’na göre, KİK’in ekonomik çeşitlendirme çabalarının önündeki zorluklar küresel ticareti çevreleyen belirsizlikle bağlantılı. Bu etki, petrol ihracatına olan talebin yanı sıra dış kaynaklı malzeme ve malların tedariki yoluyla da kendini gösterebilir.
Küresel talep tarafında, ticaret politikaları ve gümrük tarifeleri üzerindeki belirsizlik, küresel ekonomik faaliyetlerde yavaşlamaya yol açabilir ve KİK için kilit bir ihracat ürünü olmaya devam eden petrole yönelik küresel talebi olumsuz etkileyebilir.
Çin’deki iş ve tüketici dinamiklerindeki değişiklikler, iki ülke arasındaki güçlü ticari bağlar göz önüne alındığında KİK üzerinde önemli bir etkiye sahip olabilir. Aynı zamanda belirsizlik, KİK’teki yapısal reformların hızlandırılması için bir fırsat teşkil edebilir.
Körfez genelinde enflasyon düşük seyretmeye devam ediyor. 2024 yılındaki faiz indirimine rağmen, 2024 yılında enflasyon ortalaması yüzde 2 civarında gerçekleşti ve 2023 yılındaki yüzde 2,2’lik ortalamaya kıyasla daha da düştü. 2024 yılında, önceki yıllardan farklı olarak, tüm KİK ülkeleri, döviz kuru dolara sabitlendiği için Fed’in kararları doğrultusunda faiz indirimi yaşadı.
Dünya Bankası raporu, makroekonomik istikrarın sağlanması ve büyümenin teşvik edilmesinde mali politikaların etkinliğini ele alıyor. Petrol fiyatlarındaki dalgalanmalar bölgedeki birçok ülkede kamu bütçeleri üzerinde bir baskı kaynağı olduğundan bu konu özellikle önemlidir. Bazı KİK ülkelerinin 2025 yılında aşırı mali açıklar vermesi bekleniyor ve bu da mali politikaların etkinliğini anlama ihtiyacını vurguluyor.
Rapor, KİK bölgesinde kamu harcamalarının özellikle durgunluk dönemlerinde ekonomileri etkili bir şekilde istikrara kavuşturduğu sonucuna varıyor. Sonuçlar, mali harcamalardaki bir birimlik artışın bölgedeki petrol dışı çıktıda 0,1-0,45 birimlik bir artışa yol açtığını gösteriyor. Rapor ayrıca, kamu yatırımlarının petrol dışı üretim üzerindeki etkisinin marjinal olduğunu, yatırımdaki her bir puanlık artışa karşılık potansiyel üretimde yüzde 0,07’lik bir artış olduğunu ortaya koyuyor.
Raporda ayrıca, Umman’ın mali konsolidasyon yolculuğu, etkili ekonomik reform ve ülkenin kamu maliyesinin sorumlu yönetiminin bir örneği olarak değerlendiriliyor. Umman’ın petrole olan yüksek bağımlılığı nedeniyle karşılaştığı zorluklar, ülke bütçesini yeniden dengelemek için alınan tedbirler ve bu reformların olumlu sonuçları vurgulanıyor. Umman, 2020-2024 Orta Vadeli Mali Denge Planı programı kapsamında gelir kaynaklarını çeşitlendirmek, harcama verimliliğini artırmak ve petrol kaynaklarını ihtiyatlı bir şekilde yönetmek için geniş kapsamlı reformlar benimsedi. Umman’ın reformları, ülkenin kamu maliyesinde belirgin bir iyileşme ve kamu borcunda önemli bir azalma ile 2022’den bu yana somut sonuçlar verdi.
Dünya Bankası’nın Körfez ülkelerinin büyüme beklentilerine ilişkin görünümü şu şekilde:
* Bahreyn: Dünya Bankası, Bahreyn için büyüme tahminini iki yıllık düşüşün ardından önceki tahmini olan yüzde 3,3’ten 2025’te yüzde 3,5’e yükseltti. Yüzde 3’lük büyümenin görüldüğü 2024 yılına kıyasla kaydedilen iyileşme, Bapco Modernizasyon Projesi’nin tamamlanmasının yanı sıra petrol dışı sektördeki güçlü büyümeden kaynaklanıyor. 2026-2027 yıllarında, petrol dışı büyümenin devam etmesi ve Sitra rafinerisinin genişletilmesi sayesinde toplam büyümenin ortalama yüzde 2,9 olması bekleniyor.
* Kuveyt: Büyümenin 2024’te yüzde -2,9 ve 2023’te yüzde -3,6’ya kıyasla 2025’te yüzde 2,2’ye (daha önce yüzde 2,6 olarak tahmin ediliyordu) önemli ölçüde toparlanması bekleniyor. Bu olumlu görünüm OPEC+ üretim tavanlarının kademeli olarak kaldırılması ve kredi büyümesi ve büyük altyapı projeleri ile desteklenen petrol dışı sektörlerdeki genişleme ile açıklanmakta. Ekonomik büyümenin 2026-2027 yıllarında yüzde 2,7’de sabit kalması bekleniyor.
* Umman: Büyümenin kademeli olarak hızlanarak 2025’te yüzde 3’e (2024’te yüzde 1,7’den), 2026’da yüzde 3,7’ye ve 2027’de yüzde 4’e ulaşması bekleniyor. Petrol üretimindeki toparlanmanın, 2025 yılında yüzde 2,1’lik petrol GSYİH büyümesi ve yüzde 3,4’lük güçlü petrol dışı büyüme ile birlikte büyüme görünümünde daha fazla iyileşme sağlaması öngörülüyor.
* Katar: Dünya Bankası, Katar için bu yılki büyüme tahminini aralık ayındaki yüzde 3,4’ten 2025’te yüzde 2,4’e düşürdü ve sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) kapasitesinin genişlemesi nedeniyle 2026-27’de ortalama yüzde 6,5’e hızlanmasını bekliyor. İyileşen görünüm petrol dışı sektörlerdeki güçlü büyüme ile destekleniyor. Petrol sektörünün de 2025’te yüzde 0,9’luk hafif bir büyüme kaydetmesi beklenirken, 2026’da Kuzey LNG sahasının genişletilmesiyle LNG üretiminde yüzde 40’lık bir artış yaşanması bekleniyor.
* Suudi Arabistan: Ekonomik büyümenin 2023’te yüzde 1,3’e geriledikten sonra toparlanmaya devam etmesi ve 2025’te yüzde 2,8’e yükselmesi bekleniyor (bir önceki tahminde yüzde 4,7 idi). Bu oran 2026-27 yıllarında ortalama yüzde 4,6 olacak. OPEC+ gönüllü üretim kesintilerinin aşamalı olarak sona ermesinin petrol GSYİH büyümesini 2026’da yüzde 6,7’ye ve 2027’de yüzde 6,1’e çıkarması bekleniyor. Bu arada, Krallığın Vizyon 2030 ekonomik çeşitlendirme programının uygulanmasını tamamlamaya çalışması nedeniyle petrol dışı GSYİH’nin 2025 ve 2027 yılları arasında ortalama yüzde 3,6 oranında istikrarlı bir şekilde artmaya devam etmesi öngörülüyor.
* BAE: Dünya Bankası, BAE için ekonomik büyüme tahminini bir önceki tahmini olan yüzde 4,1’den 2025’te yüzde 4,6’ya yükseltti. Bankanın tahminlerine göre 2026 ve 2027’de yüzde 4,9’da istikrar kazanacak ve petrol dışı sektörler büyümenin temel itici gücü olmaya devam edecek. Kuveyt ekonomisinin 2025 yılında yüzde 4,9 oranında büyümesi bekleniyor.
Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman bin Abdulaziz ile Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer arasında dün yapılan telefon görüşmesinde, bölgedeki anlaşmazlıkların diplomatik yollarla çözülmesi gerektiği vurgulandı.
Görüşmede, bölgedeki son gelişmeler ve İsrail’in İran’a yönelik askeri operasyonlarının yansımaları ele alınırken, tüm anlaşmazlıkların diplomatik yollarla çözülmesi ve gerilimin azaltılması için her türlü çabanın sarf edilmesinin önemine değinildi.
Diğer yandan İsrail’in İran’a yönelik saldırısı bağlamında Suudi Arabistan ve Türkiye, gerilimin düşürülmesi ve itidalli davranılması için her türlü çabanın sarf edilmesi gerektiğini ve diyaloğa dönülerek tüm anlaşmazlıkların diplomatik yollarla çözülmesinin önemini vurguladı.
Şarku’l Avsat’ın Suudi Arabistan resmi haber ajansı SPA’dan aktardığına göre, Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki telefon görüşmesinde, İsrail’in İran’a yönelik saldırısının ardından bölgede yaşanan gelişmeler gözden geçirildi ve söz konusu gelişmelerin krizin çözümüne yönelik mevcut diyaloğun kesintiye uğramasına yol açtığı ifade edildi.
Türk devlet televizyonu TRT, iki tarafın bölgesel ve küresel konuları ele aldığını belirtti. Erdoğan’ın, Başbakan Binyamin Netanyahu liderliğindeki İsrail’in ‘bölgenin istikrar ve güvenliğine en büyük tehdidi oluşturduğunu’ söylediği ve bu tehdidin İran’a yönelik saldırıyla bir kez daha ortaya çıktığını belirttiği aktarıldı.
Erdoğan, ABD ile İran arasında nükleer müzakereler yoluyla uzlaşma arayışlarının sürdüğü bir dönemde İsrail’in İran’a yönelik saldırısının barış çabalarını baltalamayı amaçladığını ve İsrail saldırılarının İsrail’in ‘bölgesel ve küresel güvenliği sorumsuzca tehdit ettiğini’ bir kez daha ortaya koyduğunu belirtti.
Görüşme sırasında Erdoğan, ‘bölgenin yeni bir krizi kaldıramayacağı ve yıkıcı bir savaşın bölgedeki tüm ülkelere düzensiz göç dalgaları yaratabileceği’ uyarısında bulunarak, ‘nükleer anlaşmazlığın ancak devam eden müzakereler yoluyla çözülebileceğini’ vurguladı.
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Irak hapishanelerinden salıverildikten sonra Suriye’ye döndüğünde kendisine iki şart koyduğunu söyledi: ‘Irak’ın mezhep savaşı deneyimini tekrarlamamak ve sadece rejimle mücadeleye odaklanmak.’
Bu ifadeler, eski İngiltere Başbakanı Tony Blair’in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart’ın geçtiğimiz günlerde Şam’da eş-Şera ile bir araya gelerek gerçekleştirdikleri ve ‘Ahmed eş-Şera hapisteki bir El Kaide savaşçısından Suriye’nin liderine nasıl dönüştü?’ başlığıyla yayınlanan podcastte yer aldı.
Amazing interview – a real privilege to be back in Syria – stunning turn of events and the most incredible story with so much unknown for the future https://t.co/GfUmlt4o3m
— Rory Stewart (@RoryStewartUK) February 4, 2025
Eş-Şera, “El Kaide’nin Irak’ta yaptıklarını tekrarlamak istediler ama ben bunu şiddetle reddettim. Bu durum aramızda bin 200’den fazla savaşçımızın öldürüldüğü ve benim de kuvvetlerimin yüzde 70’ini kaybettiğim büyük bir çatışmaya yol açtı. Ancak yeniden toparlandık ve rejimle savaşmaya odaklandık. Aynı zamanda DEAŞ ve benzeri gruplar gibi diğer taraflardan gelen tehditlerle de başa çıkmak zorunda kaldık” ifadelerini kullandı.
Eş-Şera, “Bir savaşçıydınız, bir mahkumdunuz, bir liderdiniz ve şimdi bir cumhurbaşkanısınız… Bu dönüşüm hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusuna şu yanıtı verdi: “Şu anda Esed’in eskiden bulunduğu bu saraydayım. Ben bir savaşçıydım, savaşmak istediğim için değil. Bugün cumhurbaşkanıyım ama cumhurbaşkanı olmak istediğim için değil.”
Suriye Cumhurbaşkanı, üniversitenin ilk dönemlerinde genç bir adam olarak, Suriyelilerin 60 yıl boyunca maruz kaldığı acımasız baskıdan, Suriye toplumunun sistematik olarak yok edilmesinden ve Irak’ta savaş patlak verdiğinde oraya gitmesi gerektiğini hissetmesinden duyduğu öfkeden bahsetti.
Eş-Şera Irak’ta üç yıl savaşmış, ardından beş yılını hapiste geçirmiş. İngilizler ona hapishanenin onu nasıl değiştirdiğini, bundan ne öğrendiğini ve çeşitli grupların saflarında nasıl hızlı bir şekilde yükselebildiğini sordu.
Eş-Şera bu soruya şu cevabı verdi: “Suriye’de var olan baskının boyutlarını fark etmeye başladığımda yaklaşık 19 yaşındaydım. Ülkenin kötüye giden durumunu ve önceki rejimin ülkeyi nasıl korkunç bir şekilde yönettiğini görebiliyordum. Şam’ın taşıdığı yük ve rejimin Suriye toplumunu ve bu kadim şehri nasıl istismar ettiği konusunda derin bir acı hissettim.”
Sözlerine şöyle devam etti: “Bu rejimin düşmesi gerektiğine ikna olmuştum ama bunu gerçekleştirecek araçlarımız ya da uzmanlığımız yoktu. Bu yüzden deneyim kazanabileceğim her yere gitmeye karar verdim. O sırada Amerikalılar Irak’a girmeye hazırlanıyordu ve ABD’nin yaptıklarına karşı güçlü bir Arap ve İslami tepki vardı. Unutmamalısınız ki o zamanlar gençtim ve farklı bir düşünce tarzım vardı. Bu yüzden Irak’a gittim ve farklı gruplarla çalıştım. Zaman içinde bu gruplar yavaş yavaş küçülmeye ve El Kaide örgütüyle birleşmeye başladı. Bu şekilde kendimi El Kaide saflarında buldum.”
22 yıllık bu yolculuk sırasında eş-Şera, Irak’taki deneyimlerinden öğrendiği en önemli şeyin, aynı hataları tekrarlamaktan kaçınmak istiyorsak politikaların sürekli olarak yeniden gözden geçirilmesi gerektiği olduğunu söyledi. O dönemde Batı’nın Ortadoğu’ya yönelik politikalarını eleştiren eş-Şera, “Bunlar yanlıştı ve değiştirilmeleri gerekiyordu. Bölge halkının her 10 yılda bir kötü kararların bedelini ödemesini istemiyoruz” dedi.
Kendisini dünyaya bir barış adamı olarak tanıtmak isteyip istemediği ve kendisine halen şüpheyle yaklaşan ülkelerle nasıl ilişkiler kurmayı planladığı sorusuna eş-Şera şu yanıtı verdi: “Bölgemizde, özellikle Suriye’de savaşlardan bıktık. İnsanlık barış ve güvenlik olmadan yaşayamaz, insanların aradığı şey bu, savaş değil. İnsanları bir araya getirebilecek ve savaşa başvurmadan barışçıl çözümlere götürebilecek pek çok şey var. Barış içinde insan olarak bizi birleştiren şeyler, savaş içinde bizi bölen şeylerden çok daha büyüktür.”
Podcastte eş-Şera’ya bazıları daha radikal olan birçok hareketten oluşan Heyetu Tahriru’ş Şam (HTŞ) içindeki pratik bir zorluk soruldu: “Burada bizimle birlikte oturmanıza kızanlar olabilir. Şimdi cumhurbaşkanı olduğunuza göre, en radikal olanlar da dahil olmak üzere tüm bu eski gruplarla nasıl başa çıkacaksınız?”
Ahmed eş-Şera şöyle yanıtladı: “Burada sizinle birlikte oturmama izin verilmediğini söylemek büyük bir abartı olur. O kadar da kötü değil. Bir arada yaşamamızı ve birbirimizle savaşmaya gerek kalmadan devrimin hedeflerine ulaşmamızı sağlayacak uygun ve kabul edilebilir bir formüle ulaşana kadar tüm bu taraflarla ikna ve diyalog yöntemlerini kullandım… Pek çok kişi bu yaklaşıma katıldı.”
“Peki ya ‘ulusal konferans’ ve anayasa ile seçimlerin belli bir zaman dilimi içinde yapılmasının garanti edilmesi hakkında ne söylersiniz?”
Eş-Şera, Suriye’nin çeşitli aşamalardan geçtiğini ve önceliğin hükümeti istikrara kavuşturmak ve devlet kurumlarının çöküşünü önlemek olduğunu söyledi.
Eş-Şera sözlerini şöyle sürdürdü: “İdlib hükümetini Şam’ın kontrolünü ele geçirdiğimizde iktidarı devralmaya hazır olacak şekilde hazırladık. Bu aşama için üç ay ayırdık. Daha sonra anayasal deklarasyon, ulusal konferansın toplanması ve cumhurbaşkanının atanmasını içeren bir sonraki aşamaya geçeceğiz. Uluslararası sözleşmelere uygun olarak bir cumhurbaşkanı atadık. Anayasa uzmanlarına danıştıktan sonra muzaffer güçler cumhurbaşkanını atadı, önceki anayasayı iptal etti ve eski parlamentoyu feshetti. Şimdi, yeni bir anayasanın ilan edilmesinin önünü açacak öneriler geliştirmek amacıyla çok çeşitli tarafların yer alacağı ulusal diyalog sürecine geçeceğiz. Geçici bir parlamento oluşturulacak ve bu parlamento yeni anayasayı hazırlamak üzere bir anayasa komitesi kurmakla sorumlu olacak.”
Eş-Şera, ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze Şeridi’ndeki Filistinlilerin Mısır ve Ürdün’e taşınmasına ilişkin açıklamalarıyla ilgili olarak şunları söyledi: “İnsanları topraklarını terk etmeye zorlayabilecek hiçbir güç olmadığına inanıyorum. Birçok ülke bunu yapmaya çalıştı ama hepsi başarısız oldu, özellikle de Gazze Şeridi’ne yönelik son savaş sırasında. Geçtiğimiz bir buçuk yıl boyunca Filistin halkı acıya, ölümlere ve yıkıma katlandı ama yine de topraklarını terk etmeyi reddetti. 80 yılı aşkın süredir devam eden bu çatışmada, Filistinlileri zorla yerlerinden etmeye yönelik tüm girişimler başarısız oldu. Terk edenler kararlarından pişman oldular. Birbirini izleyen Filistinli nesillerin aldığı ders, topraklarına bağlı kalmanın ve onu terk etmemenin önemidir.”
Kendisini en çok ilgilendiren küresel ekonomik model ve ekonomi yönetimi açısından ilham aldığı belirli bir ülke ismi sorulan Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Singapur, Suudi Arabistan, bazı dönemlerde Brezilya ve kalkınma yolunda büyük zorlukların üstesinden gelen Ruanda gibi ekonomik büyümeye tanık olan birçok ülkeyi incelediğini söyledi. Her ülkenin kendi zorlukları ve kalkınma aşamasıyla şekillenen kendi bağlamına sahip olduğunu belirtti. “Bu örneklerden değerli dersler çıkarılabilecek olsa da bunları körü körüne taklit etmemeliyiz. Bunun yerine, Suriye’nin kendine özgü durumuna uygun bir yaklaşım geliştirmek için bu dersleri uyarlamalı ve entegre etmeliyiz” dedi.
Eş-Şera’ya, Baas’tan arındırma sonrasında Irak’ta yaşananları anımsatan polis ve ordunun lağvedilmesi ve bu konunun nasıl ele alınacağı sorulduğunda, Suriye ve Irak’taki durum arasında büyük farklar olduğunu ve karşılaştırmaların her zaman büyük farklılıklar gösterdiğini söyledi. Suriye ordusunu ‘bir alternatif hazırlamadan’ dağıtmadığını belirtti.
Eski rejimin ordusunun Irak ordusu gibi olmadığını vurgulayan eş-Şera, “Çok sayıda milis ile İran ve Rusya’dan gelen dış müdahalelerle parçalanmıştı. Ordu dağılmış ve çökmüştü. Birçok genç erkek askere gitmemek için Suriye’den kaçıyordu. Dolayısıyla ordunun Suriyeliler için büyük bir önemi yoktu. Bugün Suriye’de zorunlu askerlik uygulamadım. Gönüllü askerliği tercih ettim. Bugün binlerce kişi yeni Suriye ordusuna katılıyor” ifadelerini kullandı.
Kendisini halen bir devrimci olarak görüp görmediği sorulan eş-Şera, devrimci zihniyetin bir devlet inşa edemeyeceğini söyledi. Şarku’l Avsat’ın Rory Stewart’ın röportajından aktardığına göre Eş-Şera, “Bir devlet inşa etmek ve bütün bir toplumu yönetmek söz konusu olduğunda farklı bir zihniyete ihtiyaç duyarsınız. Benim için devrim, rejimin devrilmesiyle sona erdi” dedi.
Eş-Şera sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün ülkenin yeniden inşası, ekonomik kalkınma, bölgesel istikrar ve güvenliğin sağlanması, komşu ülkelere güvence verilmesi ve Suriye ile Batı ülkeleri ve bölge ülkeleri arasında stratejik ilişkiler kurulmasını içeren yeni bir aşamaya geçtik.”
Batı medyasının kendisi hakkında söylediklerine ilişkin tutumu sorulan Ahmed eş-Şera, Suriye’nin küresel etkiye sahip stratejik bir ülke olduğunu söyledi. Eş-Şera, “Geçmişte rejim kasıtlı olarak Suriyelileri Avrupa’ya göç ettirmeyi ve Captagon’u Avrupa’ya ve bölgeye kaçırmayı amaçlıyordu. Şam ayrıca, Suriye içindeki bazı ülkelerin oynadığı son derece olumsuz rol nedeniyle bölgede daha fazla istikrarsızlık tohumları ekmek için bir üs olarak kullanıldı” değerlendirmesinde bulundu.
Suriye’nin durumunun kökten değiştiğini ve gelecek vaat eden yeni bir ülke haline geldiğini vurgulayan eş-Şera, “Suriye ekonomik kalkınma yoluyla bölgenin istikrara kavuşmasında önemli bir rol oynayacaktır” dedi. Eş-Şera, tarım, sanayi ve ticaret gibi sektörlerde önemli bir merkez olacak olan Suriye’nin tarihi İpek Yolu üzerinde yer aldığını ve Doğu ile Batı arasındaki ticaretin yeniden gelişmesinin beklendiğini belirtti.
Eş-Şera, Batı’nın Suriye’ye bakışını bu açıdan yeniden gözden geçirmesi gerektiğini söyledi.
ABD Başkanı Donald Trump, 11 ay sonra görev süresi dolacak olan Jerome Powell’ın yerine FED’in yeni başkanı olarak seçeceği ismi alışılmadık bir şekilde erken açıklamayı düşünüyor.
Wall Street Journal’ın (WSJ) yakın tarihli bir haberinde yer alan bu karar, Trump’ın yönetim kurulunun faiz oranlarını düşürme konusundaki yavaş yaklaşımından duyduğu hayal kırıklığının bir sonucu olarak ortaya çıktı. Powell’ın halefi, üç ila dört aylık geçiş döneminin çok öncesinde, bu yaz ya da eylül veya ekim aylarında açıklanabilir.
Trump’ın mevcut para politikasına karşı sabırsızlığının artması, onu seçim sürecini hızlandırmayı düşünmeye sevk etti. Şarku’l Avsat’ın WSJ’den aktardığına göre erken bir duyuru, başkan adayının mayıs ayında resmi olarak göreve başlamadan önce bile piyasa beklentilerini etkilemesine ve para politikasını yönlendirmesine olanak sağlayabilir.
FED başkanlığı için aralarında şu isimlerin de bulunduğu çok sayıda kişi yarışıyor:
Beyaz Saray Sözcüsü Kush Desai, yönetimin ‘ekonomik büyümeyi, istihdamı ve yatırımı hızlandırmak için zemin hazırladığını ve para politikasının bu gündemi tamamlama ve ABD’nin ekonomik toparlanmasını destekleme zamanının geldiğini’ belirtti.
Siyasi baskılara rağmen FED Başkanı Jerome Powell, siyasetin Merkez Bankası’nın görüşlerini etkilemediğini sürekli olarak savundu. Powell bir Senato komitesine verdiği demeçte, faiz oranlarını düşürme konusundaki temkinli yaklaşımını şu sözlerle savundu: “Eğer burada bir hata yaparsak, bedelini insanlar öder… ödeyecektir.”
Erken bir açıklama, hem Trump hem de gelecek başkan için potansiyel dezavantajlar barındırıyor. Bu adım yeni başkanı zor bir duruma sokabilir, potansiyel olarak gelecekteki meslektaşlarının kamuoyu önünde eleştirilmesine yol açabilir veya çok uyumlu olarak algılanabilir, bu da Senato onayını tehlikeye atabilir. Ekonomist Douglas Rediker’in belirttiği gibi, ‘Trump seçimini ne kadar erken yaparsa, o kişinin karşılaşacağı zorluklar o kadar artar ve Powell’ın gerçek halefi olma ihtimali o kadar azalır.’
Dahası, Powell’ın FED’deki görev süresi 2028 yılına kadar devam ediyor, yani başkan olarak görev süresi sona erdikten sonra 18 ay daha Yönetim Kurulu’nda kalmayı seçebilir, ki o bu konuda yorum yapmayı reddetti.
Trump’ın sadık bir başkan arzusu, daha kolay bir faiz politikası isteğiyle uyumlu olsa da, mevcut Yönetim Kurulu üyeleri görevden erken ayrılmadığı sürece üyelerin çoğunluğunu atayamayacağı için, 12 üyeli faiz belirleme komitesini etkilemekte büyük bir zorlukla karşı karşıya. FED, Başkan Richard Nixon’ın faiz oranlarını düşük tutması için FED Başkanı’na gizlice baskı yaptığı 1970’lerden bu yana bağımsızlığını şiddetle koruyor.