DOLAR 39,7257 0.16%
EURO 45,8826 0.2%
ALTIN 4.295,440,13
BITCOIN 4112049-1.13181%
İstanbul
26°

AÇIK

SABAHA KALAN SÜRE

Ersan Karaağaç

Ersan Karaağaç

09 Haziran 2025 Pazartesi

Ortadoğu’da Barış Umutları

Ortadoğu’da Barış Umutları
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ortadoğu’da Barış Umutları: Kırılgan Dengeler, Yeni Dinamikler ve Gelecek Senaryoları

Ortadoğu, yüzyıllardır süregelen çatışmalar, siyasi istikrarsızlık ve sosyoekonomik zorluklarla anılan bir coğrafya olmuştur. Ancak, bu karmaşık tablonun arkasında, barış umutları da her zaman yeşermeye devam etmiştir. Bölgedeki aktörlerin değişen tutumları, uluslararası gelişmeler ve sivil toplumun yükselen sesi, barışın tesis edilmesine yönelik yeni dinamikleri ve gelecek senaryolarını gündeme getirmektedir.

Değişen Güç Dengeleri ve Bölgesel Rekabet:

Ortadoğu’daki güç dengeleri sürekli bir değişim içindedir. Soğuk Savaş sonrası dönemde ABD’nin bölgedeki hegemonyası azalırken, Rusya ve Çin’in etkisi artmaktadır. Bu durum, bölgesel aktörlerin dış politika tercihlerini ve ittifaklarını yeniden şekillendirmektedir. İran ve Suudi Arabistan arasındaki rekabet, Suriye iç savaşı, Yemen krizi ve İsrail-Filistin sorunu gibi konularda kendini göstermekte ve barış çabalarını olumsuz etkilemektedir. Ancak son dönemde, bu iki bölgesel güç arasında diyalog kanallarının açılması, gerginliğin azaltılması ve işbirliği alanlarının belirlenmesi yönünde adımlar atılmaktadır. Çin’in arabuluculuğuyla gerçekleştirilen bu diyalog, bölgede yeni bir denge arayışının işareti olarak değerlendirilebilir.

İsrail-Filistin Sorunu: Çözümsüzlüğün Kördüğümü ve Yeni Yaklaşımlar:

İsrail-Filistin sorunu, Ortadoğu’nun en karmaşık ve çözümsüz görünen sorunlarından biridir. Onlarca yıldır devam eden müzakereler, şiddet olayları ve yerleşim politikaları, iki devletli çözüm umutlarını zayıflatmıştır. Özellikle Donald Trump yönetimi döneminde ABD’nin İsrail yanlısı politikaları, Filistin tarafının müzakerelere olan inancını sarsmıştır. Ancak, Joe Biden yönetimi ile birlikte, ABD’nin geleneksel arabulucu rolüne dönmesi ve iki devletli çözümü desteklemesi, yeniden bir umut ışığı yakmıştır. Bununla birlikte, Filistin tarafındaki siyasi bölünmüşlük ve İsrail’deki sağcı hükümetlerin yerleşim politikalarına devam etmesi, çözümün önündeki en büyük engeller olarak durmaktadır. Son dönemde, Filistin sivil toplum örgütlerinin ve İsrailli barış aktivistlerinin ortak çalışmaları, sorunun çözümüne yönelik yeni yaklaşımlar sunmaktadır. Bunlar arasında, iki toplum arasındaki diyalogun artırılması, ekonomik işbirliği projelerinin geliştirilmesi ve adalete dayalı bir çözüm için baskı yapılması gibi stratejiler yer almaktadır.

Suriye İç Savaşı: İnsani Kriz, Bölgesel Güvenlik Sorunları ve Siyasi Çözüm Arayışları:

Suriye iç savaşı, sadece Suriye için değil, tüm bölge için büyük bir insani krize ve güvenlik sorunlarına yol açmıştır. Milyonlarca Suriyeli yerinden edilmiş, yüz binlerce insan hayatını kaybetmiş ve ülke altyapısı büyük ölçüde tahrip olmuştur. Savaşın bölgesel ve uluslararası aktörler tarafından desteklenen farklı gruplar arasında yürütülmesi, çözüm sürecini daha da karmaşık hale getirmiştir. Rusya ve İran, Beşar Esad rejimini desteklerken, Türkiye ve bazı Batılı ülkeler, muhalif gruplara destek vermiştir. ABD’nin Suriye’deki varlığı, terör örgütü IŞİD’e karşı mücadeleyle sınırlı kalmıştır. Ancak, son dönemde, Suriye’deki aktörler arasında siyasi çözüm arayışları hız kazanmıştır. Türkiye ve Suriye arasında istihbarat düzeyinde başlayan görüşmeler, siyasi düzeye taşınarak normalleşme sürecinin başlatılması hedeflenmektedir. Rusya’nın arabuluculuğuyla gerçekleştirilen bu görüşmeler, Suriye’deki istikrarın sağlanması ve mültecilerin geri dönüşü için önemli bir adım olarak değerlendirilmektedir.

Yemen Krizi: İnsani Felaket, Vekalet Savaşları ve Barış Umutları:

Yemen krizi, dünyanın en büyük insani felaketlerinden birine yol açmıştır. Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyon güçleri ile İran destekli Husi isyancıları arasındaki çatışmalar, milyonlarca Yemenliyi açlık, hastalık ve ölümle karşı karşıya bırakmıştır. Yemen krizi, aynı zamanda, Suudi Arabistan ve İran arasındaki vekalet savaşının bir örneği olarak da değerlendirilmektedir. Birleşmiş Milletler’in (BM) arabuluculuğuyla yürütülen barış çabaları, zaman zaman başarıya ulaşsa da, kalıcı bir ateşkes sağlanamamıştır. Ancak, son dönemde, Suudi Arabistan ve Husi temsilcileri arasında doğrudan görüşmelerin başlaması, barış umutlarını yeniden canlandırmıştır. Umman’ın arabuluculuğuyla gerçekleştirilen bu görüşmelerde, ateşkesin kalıcı hale getirilmesi, insani yardımların ulaştırılması ve siyasi çözüm için müzakerelerin başlatılması konuları ele alınmaktadır.

Ekonomik Kalkınma ve Bölgesel İşbirliği: Barışın İnşası İçin Bir Fırsat:

Ortadoğu’da barışın kalıcı hale gelmesi için, siyasi çözümlerin yanı sıra, ekonomik kalkınma ve bölgesel işbirliği de büyük önem taşımaktadır. Bölgedeki kaynakların adil paylaşımı, işsizliğin azaltılması, eğitim seviyesinin yükseltilmesi ve altyapı projelerinin geliştirilmesi, barışın inşasına katkıda bulunacaktır. Son dönemde, bazı Arap ülkeleri ile İsrail arasında normalleşme anlaşmalarının imzalanması, ekonomik işbirliği için yeni fırsatlar yaratmıştır. Bu anlaşmalar kapsamında, enerji, turizm, teknoloji ve tarım gibi alanlarda ortak projeler geliştirilmektedir. Ayrıca, bölgedeki ülkeler arasında ticaretin artırılması ve serbest ticaret bölgelerinin kurulması, ekonomik kalkınmayı hızlandıracak ve barışın zeminini güçlendirecektir. Ancak, bu işbirliğinin tüm bölge ülkelerini kapsaması ve Filistin sorununun adil bir şekilde çözülmesini desteklemesi gerekmektedir.

Sivil Toplumun Rolü: Barışın Sesini Yükseltmek:

Ortadoğu’da barışın sağlanmasında sivil toplum örgütlerinin (STK) rolü giderek artmaktadır. STK’lar, insan hakları ihlallerine dikkat çekmek, mağdurlara yardım etmek, diyalog ortamları yaratmak ve barış eğitimleri düzenlemek gibi önemli faaliyetler yürütmektedir. Özellikle, gençler ve kadınlar, barışın inşasında aktif rol oynamaktadır. Sosyal medya ve diğer iletişim araçlarını kullanarak, barış mesajlarını yaymakta ve kamuoyu oluşturmaktadırlar. Ancak, STK’ların faaliyetleri, bazı ülkelerde baskı altında tutulmakta ve engellenmektedir. Bu nedenle, uluslararası toplumun, STK’ları desteklemesi ve onların çalışmalarını kolaylaştırması gerekmektedir.

Gelecek Senaryoları: Umutlar, Riskler ve Beklentiler:

Ortadoğu’da barış umutları, kırılgan dengeler üzerinde yükselmektedir. Bölgedeki aktörlerin tutumları, uluslararası gelişmeler ve sivil toplumun rolü, gelecekteki senaryoları şekillendirecektir. İyimser bir senaryoya göre, bölgesel rekabetin azalması, siyasi çözümlerin bulunması, ekonomik kalkınmanın hızlanması ve sivil toplumun güçlenmesiyle birlikte, Ortadoğu’da daha istikrarlı, demokratik ve müreffeh bir gelecek mümkün olabilir. Ancak, kötümser bir senaryoya göre, çatışmaların devam etmesi, terör örgütlerinin güçlenmesi, ekonomik krizlerin derinleşmesi ve otoriter rejimlerin baskısını artırmasıyla birlikte, Ortadoğu daha da istikrarsız bir hale gelebilir. En gerçekçi senaryo ise, iyimser ve kötümser unsurların bir arada bulunduğu, inişli çıkışlı bir süreçtir. Bu süreçte, barış umutları her zaman var olacak, ancak riskler ve zorluklar da devam edecektir. Önemli olan, barış için çalışmaya devam etmek, diyalog kanallarını açık tutmak ve adalete dayalı çözümler aramaktır.

Devamını Oku

Jeopolitik ve Enerji Güvenliği: Derinlemesine Bir Analiz

Jeopolitik ve Enerji Güvenliği: Derinlemesine Bir Analiz
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Enerji Güvenliği Tanımı: Arz ve Talebin Ötesinde

Enerji güvenliği, en basit haliyle, kesintisiz bir şekilde uygun fiyatlarla enerji kaynaklarının mevcut olmasıdır. Ancak, günümüz anlayışı bu basit tanımı aşmaktadır. Enerji güvenliği, politik istikrar, ekonomik dayanıklılık, çevresel sürdürülebilirlik ve ülkeler arasındaki çatışma veya işbirliği potansiyeli ile iç içe geçmiş durumdadır. Dolayısıyla, jeopolitik enerji güvenliği, enerji güvenliğini uluslararası ilişkiler, güç dinamikleri ve jeopolitik stratejiler açısından incelemektedir. Enerji kaynaklarının ve taşıma güzergahlarının, uluslararası alanda etki, nüfuz ve hatta zorlama aracı olarak nasıl kullanıldığını analiz eder.

Enerji Kaynaklarının Jeopolitik Manzarası: Karşılıklı Bağımlılık ve Rekabet Dünyası

Enerji kaynaklarının dağılımı, doğası gereği dengesizdir. Bol fosil yakıtlara (petrol, doğalgaz, kömür) sahip bölgeler genellikle önemli jeopolitik güce sahiptir. Örneğin, Orta Doğu, küresel petrol rezervlerinin önemli bir kısmını elinde bulundurması nedeniyle küresel enerji güvenliği açısından kritik bir bölgedir. Rusya, özellikle Sibirya’da yoğunlaşmış geniş doğalgaz rezervlerine sahip olup, bu durum Avrupa enerji piyasaları üzerinde önemli bir etki yaratmaktadır. Benzer şekilde, Amerika Birleşik Devletleri, şist gazı ve petrol gibi alışılmadık kaynaklar aracılığıyla küresel enerji manzarasını yeniden şekillendirmiştir.

Bu dengesiz dağılım, karmaşık karşılıklı bağımlılıkları doğurur. Enerji ithalatçısı ülkeler, enerji ihracatçısı ülkelere bağımlıdır ve aksine durum da söz konusudur. Bu bağımlılık, hem işbirliği hem de çatışma kaynağı olabilir. İhracatçı ülkeler, enerji kaynaklarını siyasi etki sağlamak veya ekonomik avantaj elde etmek için kullanabilir. İthalatçı ülkeler ise, kesintilere karşı daha az savunmasız hale gelmek amacıyla enerji kaynaklarını ve güzergahlarını çeşitlendirmeye çalışmaktadır.

Enerji Güvenliğini Etkileyen Temel Jeopolitik Faktörler:

  1. Kaynak Kontrolü: Stratejik petrol ve doğalgaz rezervleri üzerindeki kontrol, özellikle politik olarak istikrarsız bölgelerde önemli bir jeopolitik rekabet kaynağıdır. Toprak, deniz sınırları ve kaynak mülkiyeti üzerindeki çatışmalar, küresel enerji güvenliğini doğrudan etkiler. Güney Çin Denizi, tartışmalı toprak talepleri ve potansiyel enerji rezervleri ile bu dinamiğin önemli bir örneğidir.

  2. Geçiş Güzergahları ve Boğazlar: Enerji taşıma güzergahlarının güvenliği, boru hatları, deniz yolları ve kanallar dahil olmak üzere kritik öneme sahiptir. Hürmüz Boğazı, Malakka Boğazı ve Süveyş Kanalı gibi boğazlar, kesintiye uğramaya karşı son derece savunmasızdır ve bu durum küresel enerji arzlarını ve fiyatlarını etkileyebilir. Bu bölgelerdeki jeopolitik gerginlikler, artan sigorta maliyetleri, güvenlik riskleri ve hatta abluka veya sabotaj potansiyeli yaratabilir.

  3. Politik İstikrarsızlık ve Çatışma: Enerji üreten veya transit geçiş yolları üzerinde bulunan ülkelerdeki politik istikrarsızlık, iç savaşlar ve uluslararası çatışmalar, enerji güvenliği için önemli bir tehdit oluşturur. Arzda yaşanan kesintiler fiyat artışlarına, ekonomik zorluklara ve ithalatçı ülkelerdeki politik istikrarsızlığa yol açabilir. Orta Doğu’daki devam eden çatışmalar ve çeşitli Afrika ülkelerindeki politik kargaşa, bu savunmasızlığı sık sık göstermektedir.

  4. Uluslararası İlişkiler ve İttifaklar: İkili ve çok taraflı anlaşmalar, stratejik ittifaklar ve uluslararası örgütler, enerji güvenliği politikalarını şekillendirmede önemli bir rol oynamaktadır. Örneğin, OPEC (Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü), küresel petrol fiyatları ve üretim seviyelerini etkilemektedir. Avrupa Birliği (AB), enerji kaynaklarını çeşitlendirmeyi ve enerji güvenliğini güçlendirmeyi hedefleyerek Enerji Birliği gibi girişimler başlatmaktadır.

  5. Siber Güvenlik Tehditleri: Boru hatları, enerji şebekeleri ve kontrol sistemleri gibi kritik enerji altyapıları, artan bir şekilde siber saldırılara karşı savunmasız hale gelmektedir. Bu saldırılar, enerji arzını kesintiye uğratabilir, altyapıya zarar verebilir ve hassas verileri tehlikeye atabilir. Bu nedenle siber güvenlik, enerji güvenliği stratejilerinin önemli bir unsuru haline gelmiştir.

  6. Kaynaklar Üzerinde Jeopolitik Rekabet: Küresel enerji talebinin artmasıyla birlikte, kaynaklara erişim konusundaki rekabet arttı ve bu da potansiyel çatışmalara ve stratejik manevralara neden oldu. Ülkeler, Arktik ve derin deniz sularında yeni ve zorlayıcı ortamlarda keşif ve geliştirmeye büyük yatırımlar yapmaktadır.

Ana Oyuncuların Rolü: Büyük Güç Rekabeti ve Enerji Güvenliği

  • Amerika Birleşik Devletleri: ABD, şist devrimi sayesinde büyük bir enerji ithalatçısından önemli bir enerji üreticisine dönüşmüştür. Bu, ABD’ye daha büyük bir enerji bağımsızlığı ve jeopolitik etki sağlamıştır. ABD, askeri varlığı ve diplomatik çabaları aracılığıyla küresel enerji arzının güvenliğini sağlamada önemli bir rol oynamaktadır.

  • Rusya: Rusya, özellikle Avrupa’ya doğalgaz ihracatı yapan önemli bir enerji ihracatçısıdır. Bu durum, Rusya’ya komşuları ve Avrupa üzerinde önemli ekonomik ve siyasi etki sağlamaktadır. Rusya’nın enerji kaynaklarını siyasi bir silah olarak kullandığı iddia edilmiştir, özellikle Ukrayna ve diğer eski Sovyet cumhuriyetleri ile ilişkilerinde.

  • Çin: Çin, dünyanın en büyük enerji tüketicisi ve ithalatçısıdır. Petrol ve doğalgaz ithalatına büyük ölçüde bağımlı olup, küresel enerji arzındaki kesintilere karşı savunmasızdır. Çin, enerji kaynaklarını ve güzergahlarını çeşitlendirmek için başka ülkelerde altyapı projelerine yatırım yapmaktadır.

  • Avrupa Birliği: AB, özellikle Rusya’dan gelen enerji ithalatına büyük ölçüde bağımlıdır. AB, enerji kaynaklarını çeşitlendirmek, yenilenebilir enerjiyi teşvik etmek ve kolektif enerji güvenliğini güçlendirmek için çalışmalar yapmaktadır. AB’nin enerji politikası genellikle iklim değişikliği ve enerji güvenliği endişeleri tarafından yönlendirilmektedir.

  • Orta Doğu: Orta Doğu, geniş petrol rezervleri nedeniyle küresel enerji güvenliği açısından kritik bir bölgede kalmayı sürdürmektedir. Bu bölgedeki politik istikrarsızlık, çatışmalar ve terörizm, küresel enerji arzı için önemli bir tehdit oluşturmaktadır.

Enerji Güvenliğini Artırmak İçin Çeşitlendirme Stratejileri:

  1. Enerji Kaynaklarını Çeşitlendirmek: Tek bir enerji kaynağına bağımlılığı azaltmak çok önemlidir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının (güneş, rüzgar, hidrolik, jeotermal), nükleer enerji ve alternatif yakıtların (hidrojen, biyoyakıtlar) geliştirilmesi önemlidir.

  2. Tedarik Yollarını Çeşitlendirmek: Tek bir boru hattına veya deniz yoluna bağımlılığı ortadan kaldırmak esastır. Bu, alternatif taşıma güzergahlarına yatırım yapmayı, stratejik rezervler oluşturmayı ve bölgesel enerji işbirliğini teşvik etmeyi içerir.

  3. Yerel Enerji Kaynaklarını Geliştirmek: Yerel keşif ve üretime yatırım yapmak, yurtdışı kaynaklara bağımlılığı azaltabilir. Bu, enerji verimliliğini teşvik etmeyi, alışılmadık kaynakları geliştirmeyi ve araştırma ve geliştirmeyi desteklemeyi içerir.

  4. Stratejik Rezervler Oluşturmak: Petrol ve doğalgazın stratejik rezervlerini tutmak, arz kesintilerine karşı bir tampon sağlayabilir. Bu rezervler, acil durumlar sırasında piyasaları dengelemek ve ekonomik zararı azaltmak için serbest bırakılabilir.

  5. Enerji Verimliliğini Teşvik Etmek: Enerji verimliliği önlemleriyle enerji tüketiminin azaltılması, genel talebi ve ithalata bağımlılığı azaltabilir. Bu, enerji verimli teknolojilere yatırım yapmayı, sürdürülebilir ulaşımı teşvik etmeyi ve inşaat düzenlemeleri uygulamayı içerir.

İklim Değişikliğinin Enerji Güvenliğine Etkisi:

İklim değişikliği, enerji güvenliği için önemli bir tehdit olarak giderek daha fazla kabul edilmektedir. Kasırgalar, seller ve kuraklık gibi aşırı hava olayları enerji üretimini ve taşımasını kesintiye uğratabilir. Deniz seviyesinin yükselmesi, kıyısal enerji altyapılarını tehdit edebilir. Karbon salınımını azaltma geçişi, iklim değişikliği ile mücadele açısından gereklidir, ancak enerji güvenliği açısından da önemli etkileri vardır.

Jeopolitik Enerji Güvenliğinin Geleceği: Eğilimler ve Zorluklar

  1. Yenilenebilir Enerjinin Yükselişi: Yenilenebilir enerji kaynaklarının artan önemi, jeopolitik manzarayı şekillendirmektedir. Güneş ve rüzgar gibi bol yenilenebilir kaynaklara sahip ülkeler, daha büyük enerji bağımsızlığı ve jeopolitik etkiler kazanabilir.

  2. Şist Devrimi: Amerika Birleşik Devletleri’ndeki şist devrimi, küresel enerji manzarasını değiştirmiş ve ABD’ye daha büyük bir enerji bağımsızlığı ve jeopolitik etki sağlamıştır.

  3. Yeşil Teknolojilerin Jeopolitiği: Elektrikli araçlar ve batarya depolama gibi yeşil teknolojilerin geliştirilmesi ve kullanılması, yeni jeopolitik dinamikler yaratmaktadır. Bu teknolojilerde öncü olan ülkeler, rekabet avantajı elde edebilir.

  4. Arktik Enerji Sınırı: Arktik buzulların erimesi, enerji keşfi ve taşımacılığı için yeni fırsatlar sunarken, yeni jeopolitik gerilimlere ve çevresel risklere neden olmaktadır.

  5. Siber Güvenlik Tehditleri: Kritik enerji altyapısına yönelik siber güvenlik tehditleri artmakta ve bu durum enerji güvenliğine önemli bir zorluk teşkil etmektedir.

Jeopolitik enerji güvenliği sürekli olarak gelişen bir alandır. Bu karmaşık dinamikleri anlamak, politika yapıcılar, iş dünyası ve küresel enerji manzarasındaki zorlukları ve fırsatları aşmak isteyen bireyler için önemlidir. Bu alanda yol almak, iç içe geçmiş faktörlerin dikkatli bir şekilde değerlendirilmesini ve enerji arzını güvence altına almak ve istikrarı teşvik etmek için proaktif planlamayı gerektirmektedir.

Ersan Karaağaç

Devamını Oku

Mighty Putin büyük

Mighty Putin büyük
0

BEĞENDİM

ABONE OL
<!–

Gözden kaçırmayın

–>

Cumhurbaşkanı Erdoğan, DSP ve HÜDA PAR liderlerini kabul etti

Cumhurbaşkanı Erdoğan, DSP ve HÜDA PAR liderlerini kabul etti

Manisa Büyükşehir Belediyesi, vatandaşların sağlıklı ve aktif bir yaşam sürmelerini teşvik etmek amacıyla Atatürk Kent Parkı’nda açık hava zumba etkinliği düzenledi.ManiSa (IGFA) – Manisa Büyükşehir Belediyesi Sanat ve Mesleki Eğitim Kursları (MASMEK) Zumba Eğitmeni Merve Yılmaz eşliğinde yapılan etkinlikte, Manisalılar açık havada müziğin ritmine kendilerini bırakarak hem spor yaptı hem de doyasıya dans etti. Enerjik müzikler eşliğinde gerçekleştirilen etkinlik hem fiziksel aktivite hem de sosyal etkileşim açısından katılımcılara keyifli bir deneyim sunarken sağlıklı yaşam bilincinin yaygınlaşmasına da katkıda bulundu.

“Eğlence ve spor bir arada”

Etkinlik hakkında bilgi veren Eğitmen Merve Yılmaz, “10 yıldır zumba dersleri veriyorum. Zumba, spor yapanlar için hem eğlenceli hem de etkili bir alternatif sunuyor. Müziğin ritmine kapılarak bir saat boyunca yoğun bir kardiyo programı uyguluyoruz. En önemlisi bunu eğlenerek yapmış oluyoruz. Manisa Büyükşehir Belediyesi’nin bu güzel organizasyonu sayesinde katılımcılarla birlikte hem kalori yaktık hem de keyifli vakit geçirdik” dedi.

Etkinliğe arkadaşlarıyla birlikte katılan Hande Uyaroğlu ise “Yaklaşık üç yıldır Atatürk Gençlik Merkezi’ne zumba derslerine gidiyorum. İyi ki Merve hocayla yollarımız kesişti. Dans etmeyi çok seviyorum, bu yüzden etkinliğe katıldım. Bu güzel etkinlik için Manisa Büyükşehir Belediyesi’ne teşekkür ediyorum. Kursta tanıştığım beş arkadaşımla birlikte geldim, çok heyecanlıyız” ifadelerini kullandı.

Etkinliğe katılan Ferda Sürün de “Bizlere bu güzel imkanları sağladığı için Manisa Büyükşehir Belediye Başkanımız Ferdi Zeyrek’e teşekkür ediyorum. Her şeyden önce bu etkinlikler bizlere psikolojik rahatlık sağlıyor. Hocamızın enerjisi bizi motive ediyor. Hem zumba yapıyoruz hem de yeni arkadaşlıklar kuruyoruz. Belediyemizin hizmetlerinden son derece memnunuz” dedi.

Etkinlikler Yaz Boyunca Devam Edecek

Manisa Büyükşehir Belediyesi tarafından ücretsiz olarak düzenlenen açık hava zumba etkinlikleri, yaz boyunca her hafta perşembe günleri saat 19.00-20.30 arasında Atatürk Kent Parkı’nda gerçekleştirilecek. 24 Mayıs itibariyle başlayacak yoga dersleri de her cumartesi 09.00-10.30 saatleri arasında yapılacak.

Kaynak: İGF

Devamını Oku

Lübnan’da Hizbullah’a Karşı İsrail Operasyonları: 12 Mayıs – 18 Mayıs 2025

Lübnan’da Hizbullah’a Karşı İsrail Operasyonları: 12 Mayıs – 18 Mayıs 2025
0

BEĞENDİM

ABONE OL


MEB’den Yurt Dışındaki Gençlere Türk-İslam Tarihi Eğitimi

MEB, yurt dışındaki gençlere çevrim içi Türk-İslam ve Osmanlı tarihi eğitimi başlatıyor. Program, Hollanda’daki gençlerin talepleriyle hazırlandı.







Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), yurt dışında yaşayan gençlerin Türkiye’nin tarihi ve kültürel mirasıyla bağlarını güçlendirmek amacıyla yeni bir çevrim içi eğitim programı başlatıyor. Bu program, özellikle Hollanda’da yaşayan gençlerin talepleri doğrultusunda hazırlanmıştır. Yükseköğretim ve Yurt Dışı Eğitim Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen bu eğitim, gençlere Türk-İslam ve Osmanlı tarihini modern dijital eğitim yöntemleriyle aktarmayı hedeflemektedir. Program kapsamında gençler, İslam tarihi, Türk-İslam medeniyetleri ve Osmanlı İmparatorluğu’nun sosyal, siyasal ve kültürel yapısı hakkında bilgi sahibi olacaklardır.

Türk-İslam ve Osmanlı Tarihi Semineri

  • Eğitim programı bu ay başlayacak ve 11 Temmuz’a kadar devam edecek.
  • Haftada bir gün gerçekleştirilecek olan seminerlere, Hollanda’nın farklı şehirlerinden gençler kolayca katılabilecek.
  • Dersler, aktüel dijital eğitim metotlarıyla sunulacak.

Eğitim İçeriği

  • İslam tarihi
  • Türk-İslam medeniyetleri
  • Osmanlı İmparatorluğu’nun sosyal, siyasal ve kültürel yapısı

Bu çevrim içi eğitim programı sayesinde yurt dışındaki gençler, Türkiye’nin köklü tarihini ve kültürel değerlerini daha yakından tanıma fırsatı bulacaklardır. Program, gençlerin milli kimliklerini güçlendirmelerine katkı sağlayacaktır.












TÜRKİYE GAZETESİ


EĞİTİM BÜLTENİ SAYFASINI

Devamını Oku

Analiz: ABD müzakerelerinin 5. turu sonuçsuz bir şekilde sona erdiğinde İran potansiyel çatışmalar için destekleniyor

Analiz: ABD müzakerelerinin 5. turu sonuçsuz bir şekilde sona erdiğinde İran potansiyel çatışmalar için destekleniyor
0

BEĞENDİM

ABONE OL
İslam Cumhuriyeti Haber Ajansı tarafından yayınlanan bir görüntü, Natanz nükleer tesisinde İran IR6, IR4 ve IR2M santrifüjlerini gösteriyor.

Tahran ve Washington arasındaki beşinci müzakereler Roma’da sona erdiğinde, ilerleme belirtileri zor kaldı. İran devlet medyası bildirilmiş 23 Mayıs’ta ABD’nin Orta Doğu Steven Witkoff’a özel elçisi görüşmeleri erken bırakmıştı. İki anonim İranlı yetkiliye atıfta bulunarak, CNN dikkat çeken Tahran’ın toplantılardan şüphe ettiği gün herhangi bir anlaşma yapacaktır. İranlı bir yetkili konuşan Ulusal 19 Mayıs’ta da sesli Bir atılım beklentileri üzerindeki şüphecilik.

İslam Cumhuriyeti Yüksek Lideri Ali Khamenei, 20 Mayıs vaazında benzer şekilde karamsar bir ton vurdu. Khameni iddia edildi Müzakerelerin meyve taşıması olası değildi ve ABD’nin sıfır uranyum zenginleştirmesi taleplerini “çirkin ve aşırı” olarak kınadı. 21 Mayıs’ta KayhanKhamenei’nin ofisiyle uyumlu bir gazete, tartışmalı Müzakerelerin anlamlı sonuçlar üretemediği ve ABD’ye karşı “aktif direniş” e doğru politikada bir değişim çağrısında bulunması. İran Dışişleri Bakanı Abbas Araghchi güçlendirilmiş 22 Mayıs’taki bu pozisyon, İran’ın zenginleştirme yeteneklerinden vazgeçmeyeceğini yineliyor.

İlk olarak belirsizABD mesajlaşma Mayıs ayı başlarında daha sıkı büyüdü. Başkan Donald Trump belirtilmiş 4 Mayıs röportajında, İran’ın nükleer programının “toplam sökülmesinden” kısa bir şey kabul etmeyeceğini – teknik terimlerle tüm uranyum zenginleştirmesinin sonunu ima eden bir duruş. Witkoff bu görüşü tekrar teyit etti 9 Mayıs Ve yine 19 Mayısuranyum zenginleşmesinin kırmızı bir çizgi oluşturduğunu ve “silahlanmaya” yol açabileceğini bildiren.

İran, İsrail tehditleri arasında uyarıları artıran konular

Anonim ABD’li yetkililere atıfta bulunarak, CNN bildirilmiş 20 Mayıs’ta yeni istihbarat İsrail’in İran nükleer alanlarına potansiyel bir grev hazırladığını öne sürüyor – Kudüs henüz herhangi bir kararı kesinleştirmemiş. Aktif müzakereler sırasında bir İsrail grevi kalırken ihtimalRoma’daki görünen çıkmaz, böyle bir seçeneğin meşruiyetini destekleyebilir.

Tahran tehdidi ciddiye alıyor. 22 Mayıs’ta Araghchi tanımlanmış “endişe verici ve [it] BM Güvenlik Konseyi ve IAEA’dan anında ve ciddi kınanmayı garanti ediyor. ” Ayrıca, bir saldırı gerçekleşmesi durumunda rejimin misillemede “özel önlemler” alacağı konusunda uyardı.

İran’ın Birleşmiş Milletlere Daimi Misyonu Araghchi’nin mektup Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne, “felaket sonuçları” uyarısı ve İran nükleer altyapısına karşı herhangi bir İsrail grevi için “ABD Hükümeti’nin yasal sorumluluk alacağını” ilan etti.

Tasna Haberleriİslam Devrim Muhafız Kolordu (IRGC) ile bağlantılı bir medya kuruluşu, tartışmalı 21 Mayıs’ta İran’a yönelik tehditlerin silahsızlandırmayı reddetmesinden kaynaklandığı ve herhangi bir İsrail saldırısının ilk grevden daha şiddetli misilleme ile karşılanacağına söz veriyor.

Sinyal çözümü olan Amerika Birleşik Devletleri yükseldi Mart ayından bu yana bölgesel askeri duruşu. 100’den fazla ağır ulaşım uçağı, Orta Doğu’daki Amerikan üslerine askeri ekipman teslim etti. 19 Mayıs’ta ABD konuşlandırılmış Diego Garcia’ya ek bir F-15E avcı jetleri filosu, toplamı altıya getiriyor ve B-2 Gizli Bombacı filosunun yaklaşık üçte birinin daha önce konuşlandırılmasını tamamladı.

IRGC General ve İran Silahlı Kuvvetler Genelkurmay Başkanı Muhammed Bagheri, İsrail ve ABD’ye karşı tehditlerle dava açtı. Bagheri çerçeveli İran’ın Nisan ve Ekim 2024’te İsrail’e yapılan önceki saldırıları (Operasyonlar Doğru Söz I ve II) daha fazla askeri eyleme karşı caydırıcı olarak.

2024 İran-İsrail Artışları Kudüs’ü tercih etti

Bagheri’nin İran’ın İsrail’e karşı misilleme operasyonlarını çerçevelemesinden bağımsız olarak, İran’ın stratejik konumunu güçlendiremediler. İsrail’in Nisan 2024’ü takiben çarpmak Tahran’ın Şam’daki İran Konsolosluğu yakınlarındaki IRGC yetkilileri hakkında cevap verdi 170 dron, 30’dan fazla seyir füzesi ve İsrail’e doğru 120’den fazla balistik füzeleri başlatarak. Neredeyse tüm mermiler yakalanmış İsrail, ABD, Ürdün ve Suudi Arabistan’ın birleşik çabalarıyla. Hiçbir ölüm bildirilmedi.

Hamas siyasi şefi İsmail suikastlarının ardından Haniyeh 31 Temmuz’da Tahran’da ve Hizbullah Genel Sekreteri Hassan Nasrallah 27 Eylül’de İran lansmanlı İsrail üzerindeki başka bir mermi dalgası – bu sefer 200’den fazla balistik füze. Saldırı, bir İsrail ve bir Filistinli olmak üzere sadece iki ölümle sonuçlandı ve İsrail altyapısına ve askeri üslere sınırlı hasara neden oldu.

İran’ın grevleri, gelecekteki eylemleri caydırmak yerine, İsrail’e İran topraklarındaki İran askeri varlıklarını doğrudan hedeflemek için uzun zamandır beklenen bir bahane verdi-en azından o zamandan beri düşündüğü bir hareket 2012. Bunu yaparken İsrail yok edilmiş Tahran’ın 500 kilometre doğusunda kritik hava savunma sistemleri, füze stokları ve daha önce bildirilmemiş tesisler. Sonuç İran’ı gelecekteki saldırılara giderek daha savunmasız bıraktı.

İran her bir çatışma turuyla yanıtlarını artırırken, Tahran orantısız bir şekilde uzun vadeli maliyetleri karşıladı. Rejim, kışkırtıldığında tekrar yükselmeye mecbur kalabilir, ancak bunu yapmanın daha da ciddi sonuçlarla sonuçlanabileceğinin farkındadır.

Janatan Sayeh, İran iç işlerine ve İslam Cumhuriyeti’nin bölgesel malign etkisine odaklanan Demokrasiler Savunma Vakfı’nda araştırma analistidir.

<!–

Are you a dedicated reader of FDD’s Long War Journal? Has our research benefitted you or your team over the years? Support our independent reporting and analysis today by considering a one-time or monthly donation. Thanks for reading! You can make a tax-deductible donation here.

–>

Etiketler:

Devamını Oku