24 Temmuz 2025 Perşembe
Türkiye'deki Somut Olmayan Kültürel Miras Unsurları
Edebiyatta Coğrafyanın İzleri: Faruk Nafiz Çamlıbel ve Yaşar Kemal Üzerine Bir Bakış
Pankreas Kanserinde Erken Teşhis: Fekal Mikrobiyal Analizin Geleceği
Abd: Karın ağrısını anlamak
İsrail ordusu, yardım kuyruğundaki Filistinlilerin öldürülmesiyle ilgili soruşturma başlattı
Ortadoğu'da Barış Umutları
Kaynak, MÜSİAD
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (MÜSİAD) yeni genel başkanı Burhan Özdemir, Türkiye ekonomisindeki gelişmelerle ilgili BBC Türkçe’nin sorularını yanıtladı.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in “Türkiye için şans olduğunu” belirten Özdemir, Şimşek’le özdeşleşen Orta Vadeli Program’ın (OVP) da “sonuç verdiğini” söyledi.
Özdemir, iki yıldır uygulanan ekonomi politikalarının 6 Şubat 2023’teki Kahramanmaraş merkezli depremler ve Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) ile ilgili düzenleme gibi maliyetlerle birlikte düşünülmesi gerektiğini savundu.
Her şeyin güllük gülistanlık olduğunu söylemediğini, sanayicilerin zorluklar yaşadığını ve kâr edemediklerini belirten Özdemir, bununla birlikte “tünelin ucunda ışığı görebildiğini” söyledi.
Kaynak, Murat Cetinmühürdar/Anadolu Ajansı-Getty Image
14 bini aşkın üyeyle 60 bine yakın işletmeyi temsil eden MÜSİAD’ın Türkiye’de 84, yurt dışında ise 84 ülkede 99 irtibat noktası bulunuyor.
48 yaşındaki Özdemir, 9 Mayıs’ta MÜSİAD’ın yeni genel başkanı seçildi.
MÜSİAD’ın İstanbul’daki genel merkezinde BBC Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Özdemir, Bakan Şimşek hakkında “Maliye Bakanımızı geçtiğimiz iki yıl içerisinde ülkemiz adına bir şans olarak görüyorum” diyor.
Kaynak, Karim Jaafar/AFP-Getty Images
Burhan Özdemir, “Covid-19 pandemisinden bu yana enflasyon sorunu olduğunu, Şimşek’in göreve geldiğinde 6 Şubat 2023 depreminin Türkiye’ye maliyetinin tecrübe edilmediğini, konut projeleri nedeniyle 100 milyar dolarlık gider havuzu olduğunu” söylüyor.
Özdemir bunun yanında EYT uygulamasından ve iki seçimin atlatılmasından bahsediyor, yaşananlara “bütüncül bakmak gerektiğini” savunuyor ve ekliyor:
“Bu maliyetlerle beraber baktığımızda ben neredeyse yüzde 80’leri bulan reel enflasyonun bugün yüzde 40’ların altına inmiş olmasını kesinlikle Orta Vadeli Program’ın sonuç vermesi olarak görüyorum.”
Kaynak, Arif Hudaverdi Yaman/Anadolu Ajansı – Getty Images
Çeşitli ticaret ve sanayi örgütlerinin temsilcilerinden son dönemde ekonomideki gidişata dair uyarı ve eleştiriler geliyor.
Özdemir, “Sanayicimiz zor durumda, kâr etmiyor” diyor, bununla birlikte Türkiye’de üretimin devam ettiğinin altını çiziyor.
Hükümete yakın Yeni Şafak gazetesinin 26 Mayıs’ta ekonomideki gidişatı eleştirdiği bir manşetle çıkması dikkat çekti.
Haberde yaygın işyeri kapanmalarından da bahsediliyordu.
İşyeri kapanmalarının yaygın olup olmadığını sorduğumuz Özdemir, elinde öyle bir veri olmadığını ama konkordatolarla ilgili verinin geçmiş yıllara kıyasla çok ciddi zıplama göstermediğini söylüyor.
MÜSİAD Başkanı olarak “tabii ki her şeyin güllük gülistanlık olmadığını” söylediğini belirten Özdemir, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“İki sene önce Mehmet Bey’in devralmış olduğu o günkü tabloyu, Covid-19’dan bu yana bakiye enflasyonu, deprem, EYT ve iki seçimle dikkate alırsak, ortada yüzde 30’lu oranlara getirilebilmiş olan bir enflasyon var.”
Özdemir, bundan sonrası için beklentilerini ise şu sözlerle açıklıyor:
“Mehmet Şimşek bakanımızın uyguladığı politikada, yanlış olduğu için değil ama artık o kadar para sıkılığına ihtiyaç olmadığı için biraz daha gevşeterek, reel sektöre farklı alanlarda can suyu katacak hareketlere girilmesi gerektiğini düşünüyorum.
“Reel sektördeki faiz oranları bunlar olabilir ama gerçekten üreten kişilere belli şeylerin sübvanse edilebileceğini düşünüyorum. Kredi oranlarında bir miktar gerilemeyi bekliyoruz. Açıkçası bunun olacağını da düşünüyorum.”
Özdemir, “Ben bu tünelin ucundaki ışığı çok rahatlıkla görebiliyorum” diyor.
Kaynak, X: @TUSIAD
Özdemir, ülke içinde ve dış politikadaki bazı gelişmelerin önümüzdeki yıllarda Türkiye ekonomisine olumlu katkıları olacağı kanısında.
Buna örnek olarak kendi ifadesiyle “Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleriyle gerginleşen ilişkilerin düzelmesinden, Suriye’nin özgürleşmesinden ve ‘terörsüz Türkiye’ sürecinden” söz edip ekliyor:
“Bunların ekonomimize pozitif yansıması 2-3 sene içerisinde bizim hayal edemeyeceğimiz düzeyde olacak diye düşünüyorum.”
Kaynak, Getty Images
TÜSİAD’ın 13 Şubat’taki genel kurulunda, hükümetin ekonomi başta olmak üzere güncel politikalarını eleştiren konuşmalar yapıldı.
Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Ömer Aras ve Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan hakkında soruşturma başlatıldı.
Yöneticiler hakkındaki yurt dışına çıkış yasağı daha sonra kaldırıldı.
Bu gelişmelere bakışını sorduğumuz Burhan Özdemir, Türkiye’nin yakın geçmişte darbe girişimi gibi badireler atlattığını vurguluyor ve ekliyor:
“O gün sesli şekilde dillendirilen bu açıklamaların perde arkasında tam ne kastedildiğini bu ülkenin savcıları sormak zorunda. Kaldı ki bir tutuklama yok. Ben esasta hata görmüyorum.”
Kaynak, Getty Images
Kendilerine bu süreçte neden TÜSİAD’ın yanında yer almadıklarının sorulduğunu belirten Özdemir, 1990’ların ikincisi yarısındaki 28 Şubat sürecine değiniyor:
“Bu eleştirileri yapanlar, 28 Şubat’ta bu kurumun kurucu başkanı ve o an aktif çalışan tüm yönetim kurulu üyeleri Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nde yargılanırken acaba ne dediler? O gün biz de arzu ederdik ki MÜSİAD’a ilk etapta TÜSİAD’lı işadamları sahip çıksın.”
Özdemir, genel olaraksa TÜSİAD’a hiçbir negatif yaklaşımının olmadığını söylüyor:
“TÜSİAD’lı işadamlarından çokça arkadaşım var, iş yaptıklarım var. Onlar da kesinlikle bu ülkenin çok önemli bir değeri. Şahsen birbirimizle daha fazla vakit geçirmemiz gerektiğini, daha fazla sosyal ortamlarda bir araya gelmemiz gerektiğini düşünüyorum.”
Muhalefet partileri, görevden uzaklaştırılan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklandığı 19 Mart sürecinin, ekonomiye önemli zarar verdiğini savunuyor.
Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkan Yardımcısı, eski ekonomi bakanı Nihat Zeybekçi de, “19 Mart süreci tabii ki ekonomiye zarar verdi” dedi.
Bu konudaki görüşünü sorduğumuz Özdemir, “Ekonomi ekseninde hiç etkisi olmadı demek belki yanlış olur” dedikten sonra ekliyor:
“Ama Türkiye ekonomisi artık o kadar büyük ki insan vücuduyla örneklemek gerekecek olursa bunun hıçkırık ya da öksürük kadar etkisi olmuştur. Bir nevi hızlı şekilde üzerinizden atabildiğiniz bir etkisi olmuştur.”
Kaynak, Getty Images
Özdemir, bazı ekonomistlerin Merkez Bankası’nın 19 Mart sürecinde “milyarlarca dolar yaktığını” savunmalarıyla ilgili olarak ise şu yorumu yapıyor:
“Bir kere dolar rezervi her zaman Merkez Bankası’nın elindedir. Merkez Bankası’nın dolar bozduruyor olması, doları sokağa atıyor olması anlamına gelmez. O doları TL’ye çeviriyor olması anlamına gelir. Pozisyonu daha rahat olduğu zaman tekrar dolara dönebilir. Yani bu para akmak değil.”
Türkiye’de bazı uzmanlarla iş ve siyaset çevrelerinin dillendirdiği bir eleştiri de 19 Mart süreci gibi siyasi gelişmelerin Türkiye’ye yabancı sermaye yatırımlarını olumsuz etkilediği yönünde.
Özdemir’e göre burada öncelikle hangi yatırımcıdan bahsedildiği belirlenmeli:
“Borsa İstanbul’da kağıt alıp satan yatırımcıyı mı kastediyoruz? Yoksa gerçekten ülkemize gelip burada fabrika kuran, sanayinin içerisine entegre olan kitleden mi bahsediyoruz?
“Eğer birinci kitleden bahsediyorsak kesinlikle ciddi manada etkilenir ama zaten ülkemizin birinci derecede ihtiyacı olan kitle o değil, ülkemizin ihtiyacı olan ikinci kitle.”
Kaynak, Getty Images
Bahsettiği ikinci tip yatırımcının yaşananlardan etkilenmediğini savunuyor Özdemir.
Bu konuda görüşlerini aktarırken kişisel deneyimine de başvuruyor:
“İnsanların siyasi kriz ya da adalet vurgusunu birazcık kendi işlerine geldiği yönden yaptıklarını düşünüyorum. Suudi Arabistan’da, Azerbaycan’da, Almanya’da ve İngiltere’de, dört yerde ofisim var. Orada bunların tümünden Türkiye’ye yatırımcı olarak gelmek isteyen, sürekli talepte bulunan yatırımcılarla karşılaşıyorum.”
Suriye’de 8 Aralık 2024’teki rejim değişikliği sonrası, Türkiye ile yakın ilişkileri olan Ahmed Eş-Şara ülkenin geçici devlet başkanı oldu.
Özdemir, Suriye’deki yeni durumun Türkiye ekonomisi için çok büyük fırsatlar yaratacağı görüşünde:
“Suriye’nin, bu ülkenin yıllarca yurt dışına açılmak gayreti içerisinde olmuş ama gerek dil gerek kurum kapasitesi sebebiyle yurt dışına açılamamış birçok küçük ve orta ölçekli firmasının yurt dışında çalışabilme kültürünü edineceği bir mecra olacağını düşünüyorum.”
Kaynak, Getty Images
Bazı sendika konfederasyonları ve siyasi partiler, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun toplanmasını ve asgari ücrete ara zam yapılmasını talep ediyor.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan 14 Mayıs’ta yaptığı açıklamada, “Asgari ücretle ilgili ara zammı konuşmak için çok erken. Zamanı geldiğinde gerekli değerlendirmeyi yaparız” dedi.
Asgari ücrete ara zam taleplerini sorduğumuz Özdemir, zam beklentisi içinde olmadığını belirtiyor ve ekliyor:
“Biraz önce bahsetmiş olduğumuz ekonomik sebeplerden ötürü sanayici 2-3 senedir kâr etmiyor.
“Böyle bir dönemde ayakta kalmaya çalışan sanayiciye ek bir asgari ücret yükü çok kaldırılabilir olmaz diye düşünüyorum. Ama inşallah yılın ikinci döneminde biraz daha makrodan mikroya dönen bir OVP açılımı olursa, umut ediyorum ki olur, o zaman belki yıl sonunda çok daha farklı şeyleri konuşuruz.”
Güncelleme 8 Temmuz 2025
Görevden uzaklaştırılan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından lisans diplomasının sahte olduğu iddiasıyla başlatılan soruşturma iddanameye dönüştü.
İmamoğlu’nun yargılanmasına 11 Eylül’de saat 13.00’de İstanbul 59. Asliye Ceza Mahkemesi’nde başlanacak.
Savcılık İmamoğlu hakkında “zincirleme şekilde resmi belgede sahtecilik” suçlamasıyla 2 yıl 6 aydan 8 yıl 9 aya kadar hapis cezası ve siyasi yasak talep etmişti.
İstanbul Üniversitesi, 20 Mart’ta Ekrem İmamoğlu’nun diplomasını iptal etti.
‘Kent uzlaşısı’ kaynaklı “terör” ve “yolsuzluk” soruşturmaları kapsamında 19 Mart’ta gözaltına alınan İmamoğlu, 23 Mart’ta “yolsuzluk” suçlamasıyla tutuklandı.
Aynı gün CHP’nin düzenlediği ön seçimde tek aday olan İmamoğlu partinin cumhurbaşkanı adayı ilan edildi.
İmamoğlu’nun avukatları, diploma iptaline karşı dava açtı.
Cumhurbaşkanı adayı olabilmek için üniversite mezunu olma koşulu arandığı için açılan soruşturmanın sonucu kritik önemde.
1994 tarihli İstanbul Üniversitesi (İÜ) İşletme Fakültesi İngilizce Bölümü’nden mezun olan Ekrem İmamoğlu hakkında açılan diploma soruşturması, bu süreçte yaşananlar ve olası sonuçlarını derledik.
İmamoğlu 15 Mart’ta yaptığı konuşmada, diplomasının iptal edileceğiyle ilgili iddialara şöyle yanıt vermişti:
“Tek dertleri ne biliyor musunuz? Önce ’23 Mart’ta ön seçim olmadan İmamoğlu’nun işini bitirelim’. Rüyaları içi bomboş iddialarla kumpas yapmak. ‘Turbun büyüğü’ diyerek heybeden, eskiden yaptıkları gibi, sözüm ona örgüt çıkarmak.
“Kimileri ülkede istikrarı bozacak kadar kafayı bozmuş. İmamoğlu’nu hapse atmaktan bile bahsediyorlar. Köşe yazılarında bunlar var. Sözüm ona Ekrem İmamoğlu oyun dışı kalacakmış. Burası muz cumhuriyeti değil, bu topraklarda namertlik sökmez!”
Kaynak, Ekrem İmamoğlu/ X
İstanbul Üniversitesi, 18 Mart’ta İmamoğlu’nun diplomasını iptal etti.
Anayasaya göre cumhurbaşkanı adayı olabilmek için üniversite mezunu olmak gerekiyor.
Diplomanın herhangi bir şekilde iptalinin kesinleşmesi halinde, bu İmamoğlu’nun aday olamayacağı anlamına geliyor.
İmamoğlu’nun diplomasının “sahte olduğu” iddiaları ilk kez 2019 yerel seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmesinden sonra başladı.
15 Şubat 2020’de CİMER’e yapılan bir başvuruda, İmamoğlu’nun 1990 yılında Girne Amerikan Üniversitesi’nden (GAÜ) İstanbul Üniversitesi’ne usulsüz geçiş yaptığı iddia edildi.
Başvuruya yanıt veren İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü, İmamoğlu’nun üniversite tarafından ilan edilmiş yurt dışı yatay geçiş kontenjanına başvurduğunu ve başvurusunun ilgili maddelerce değerlendirilerek kabul edildiğini söyledi.
Tartışmayı, CİMER’e Eylül 2024’te yapılan bir başka başvurunun, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na ulaştırılması, savcılığın da bunu YÖK’e iletmesi alevlendirdi.
Kaynak, Girne Amerikan Üniversitesi
İmamoğlu’nun yatay geçiş yaptığı 1990 yılında, YÖK’ün Girne Amerikan Üniversitesi’ni (GAÜ) tanımadığı, bu nedenle diplomanın sahte olduğu iddia edildi.
Bu açıklamanın hemen ardından İBB Tekzip hesabından İmamoğlu’nun İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden 1994’te mezun olduğunu gösteren diploma görseli paylaşılarak iddialar yalanlandı.
Avukatlarının verdiği bilgiye göre İmamoğlu, 5 Eylül 1988’de GAÜ İngilizce İşletme bölümüne girdi.
Hazırlık ve 1. Sınıfı tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi’nin ilanı üzerine 29 Ağustos’ta yatay geçiş başvurusu yaptı.
Avukatlara göre Üniversite Yönetim Kurulu, not ortalaması ve zamanında başvuru kriterini sağladığı gerekçesiyle İmamoğlu’nun İşletme Fakültesi İngilizce Bölümü’ne yatay geçişine onay verdi.
İmamoğlu, 1994’te üniversiteden mezun oldu.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Ekrem İmamoğlu hakkında “resmi belgede sahtecilik” suçlamasıyla 22 Şubat 2025’te soruşturma başlattı.
Soruşturmanın ana dayanağını YÖK Denetleme Kurulu’nun 17 Şubat tarihli “Araştırma Raporu” oluşturdu.
Raporda, İmamoğlu’nun yatay geçiş şartlarını sağladığı, ancak 1990’da GAÜ’nün, YÖK tarafından tanınmadığı vurgulandı.
Kaynak, X/@ibbtekzip
Raporda ayrıca, YÖK’ün 1993-1994 ders yılından itibaren ÖSYM sınavlarını kazanmamış Türkiye Cumhuriyeti uyruklu öğrencilerin, Girne Amerikan Üniversitesi’nden alacakları diplomalarının denkliğinin kabul edilmemesine ilişkin bir kararı olduğu ifade edildi.
İmamoğlu’nun avukatları YÖK raporunu hazırlayanlar hakkında “görevi kötüye kullanma, iftira, adil yargılamaya teşebbüs” suçlamasıyla suç duyurusunda bulundu.
İmamoğlu’nun avukatları, YÖK’ün 1990’da GAÜ’yü tanımamasının, yatay geçişe engel olmadığını ve bir denklik sorunu da oluşturmadığını iddia ediyor.
BBC Türkçe‘ye konuşan İmamoğlu’nun avukatı Mehmet Pehlivan, GAÜ’den 1991 ve 1992 yılında mezun olan kişilere de denklik verildiğine ilişkin belgeleri kamuoyu ile paylaştıklarını belirtti.
Pehlivan, “Mademki tanınmayan üniversiten geçiş yapılamaz o halde bu kişilere neden denklik düzenlendi? Buradan anlaşılıyor ki tanınma yatay geçiş için de denklik için de şart değil” dedi.
Kaynak, Getty Images
Pehlivan, YÖK raporunda, yatay geçiş için tanınma kriterinin hangi mevzuata dayandığı bilgisinin yer almadığını ileri sürdü:
“Çünkü tanınma hakkındaki mevzuat ilk kez 1996’da yürürlüğe girdi. Ancak o tarihte çıkarılan yönetmelikte ‘tanınmayan üniversiteden yatay geçiş yapılmaz’ denmiyor.
“Bu konudaki mevzuat 2010 yılında değişti ve tanınmayan üniversiteden yatay geçiş yapılamayacağı mevzuattaki yerini aldı.”
Soruşturma kapsamında Başsavcılık 26 Şubat’ta, İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’ne bir yazı gönderdi.
Yazıda İmamoğlu’nun üniversitede gördüğü öğrenime ilişkin tüm belgeler, yatay geçişin kabulüne ilişkin iş ve işlemleri yapanların açık kimlikleri, aynı tarihlerde benzer yatay geçiş işlemlerinin yapılıp yapılmadığı konularında acil bilgi istendi.
Kaynak, Getty Images
Üniversite 28 Şubat’ta tahkikat başlatıldığını söyledi.
İstanbul Üniversitesi’nden yanıt gelmemesi üzerine Başsavcılık 12 Mart’ta Üniversite’ye ikinci bir yazı göndererek işlemlerin hızlandırılmasını istedi.
Kaynak, x/@Mrt_Ongun
Ekrem İmamoğlu’nun avukatı Mehmet Pehlivan, İmamoğlu’nun, üniversite diplomasının iptaline ilişkin İstanbul Üniversitesi işlemine karşı İstanbul İdare Mahkemesi’nde dava açtı.
Dava dilekçesinde, öncelikle diplomanın iptaline ilişkin kararın alınmasında Üniversite Yönetim Kurulunun yetkisinin bulunmadığı ifade edildi.
Mahkeme, 20 Mayıs’taki duruşmada üniversite, Yükseköğretim Kurumu (YÖK), Başsavcılık ve Dışişleri Bakanlığı’ndan söz konusu davaya ilişkin belge talebinde bulundu.
Buradan aleyhte bir karar çıkması halinde bölge idare mahkemesine (istinaf) ve daha sonra Danıştay’a temyiz başvurusu yapma hakkı var.
Kaynak, Getty Images
BBC Türkçe‘ye bilgi veren Avukat Pehlivan, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne de başvuracaklarını belirtti ve yol haritasını şöyle açıkladı:
“İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesinin 2020 yılından itibaren konu hakkındaki resmi cevaplarında ve Rektörlüğün Ekim 2024 tarihli bilgi notunda yatay geçiş işleminin hukuka uygun olduğu açıktır.
“Belli ki bu süreç Ekrem İmamoğlu’nu cumhurbaşkanlığı seçim yarışından diskalifiye etmeye yönelik. O halde bu hukuksuzluğa iştirak etmek, demokratik seçim sürecine müdahale ederek onu sabote etmeye yönelik bir fiilin parçası olmayı teşkil etmektedir.”
Pehlivan bu nedenle ilgili kişiler hakkında yalnızca görevi kötüye kullanma suçundan değil, anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs suçu kapsamında da suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi.
Kaynak, YASIN AKGUL/AFP via Getty Images
Güncelleme 8 Temmuz 2025
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin görevden uzaklaştırılan başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında üniversite diplomasına ilişkin başlatılan soruşturma kapsamında hazırlanan iddianame kabul edildi. Dava 11 Eylül’de görülecek.
İmamoğlu’nun yargılanmasına 11 Eylül’de saat 13.00’te İstanbul 59. Asliye Ceza Mahkemesi’nde başlanacak.
Savcılık İmamoğlu hakkında “zincirleme şekilde resmi belgede sahtecilik” suçlamasıyla 2 yıl 6 aydan 8 yıl 9 aya kadar hapis cezası ve siyasi yasak talep etmişti.
İstanbul Üniversitesi, 20 Mart’ta İmamoğlu’nun diplomasını iptal etmişti.
İmamoğlu diplomayı iptal etme kararı ile ilgili yetkinin sadece İşletme Fakültesi Yönetim Kurulu’nda olduğunu savunmuş ve “Bu kararı alanların tarih ve adalet önünde hesap verecekleri günler yakındır. Adalete, hukuka ve demokrasiye susamış milletimizin yürüyüşü durdurulamayacak” demişti.
İstanbul Üniversitesi, kararıyla ilgili bütün bilgi ve belgeleri İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na ve Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’na (YÖK) göndereceğini açıklamıştı.
Üniversitenin açıklamasında İmamoğlu’nun ismi belirtilmemiş ancak YÖK kararlarına ve mevzuatın aradığı şartlara aykırı olarak 1990 yılında İşletme Fakültesi İngilizce programına usulsüz yatay geçiş yapan 28 kişinin diplomalarının “yokluk” ve “açık hata” gerekçeleriyle geri alınmak suretiyle iptal edildiği belirtilmişti.
Bu 28 kişi arasında İmamoğlu’nun da olduğu bildirilmişti.
İmamoğlu, CHP’nin cumhurbaşkanı adayı.
Türkiye’de cumhurbaşkanı adayı olabilmek için yüksek öğrenim yapmış olması koşulu aranıyor.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 19 Mart 2025’te yolsuzluk ve terör suçlamalarıyla iki farklı soruşturmadan gözaltına alınan İmamoğlu, 23 Mart’ta “suç örgütü kurmak ve yönetmek, rüşvet almak, irtikap, hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek ve ihaleye fesat karıştırmak suçlarından” tutuklanmıştı.
İmamoğlu suçlamaları reddediyor.
İddianamede, İmamoğlu’nun Kıbrıs’ta öğrenim gördüğü Girne Amerikan Üniversitesi’nin (GAÜ) 1990 yılında YÖK tarafından tanınan bir üniversite olmadığı belirtildi ve GAÜ’nün 1993 yılında tanındığı vurgulandı.
O dönem, GAÜ’nün University College of North Cyprus unvanını kullandığı vurgulandı.
O yıllarda Kıbrıs’ta faaliyet gösteren kurumlarından sadece Doğu Akdeniz Üniversitesi’nin tanındığı, ancak “yatay geçiş kontenjanlarının usulsüz olarak arttırıldığı” iddia edildi.
İddianamede, İmamoğlu’nun “resmi belgede sahtecilik” suçunu “zincirleme şekilde” işlediği savunuldu.
İmamoğlu’nun “hileli bir şekilde aldığı evrakı” yüksek lisans amacıyla İstanbul Üniversitesi’ne, askerlik hizmeti için Milli Savunma Bakanlığı’na ve Yüksek Seçim Kurulu’na sunduğu belirtildi.
İddianamede, yatay geçiş için gerekli evrakın “şeklen doğru ancak içerik bakımından sahte” olduğu ifade edildi.
İmamoğlu’nun yatay geçiş sürecinde İstanbul Üniversitesi’ne ibraz ettiği belgelerin, Doğu Akdeniz Üniversitesi’ne ait olmadığı ifade edildi:
“İstanbul Üniversitesi tarafından İmamoğlu’nun kaydının Doğu Akdeniz Üniversitesi öğrencisi olarak yapıldığı, gerçeğe aykırı resmi belgenin açık bir hile ile düzenlendiği, bu suretle hukuki öneme sahip beyanları gerçeğe aykırı bir biçimde yansıtarak şeklen doğru ancak içerik bakımından sahte bir belge meydana getirildiği, yani sahteciliğe uğramış belge hiç olmamış kabul edilmekle birlikte belgenin sahte biçimde doğduğu açık ve nettir.”
İmamoğlu’nun avukatları, YÖK’ün 1990’da Girne Amerikan Üniversitesini (GAÜ) tanımamasının, yatay geçişe engel olmadığını ve bir denklik sorunu da oluşturmadığını savunuyor.
Daha önce BBC Türkçe’ye konuşan İmamoğlu’nun avukatı Mehmet Pehlivan, GAÜ’den 1991 ve 1992 yılında mezun olan kişilere de denklik verildiğine ilişkin belgeleri kamuoyu ile paylaştıklarını belirtmişti.
Pehlivan, “Madem ki tanınmayan üniversiten geçiş yapılamaz, o halde bu kişilere neden denklik düzenlendi? Buradan anlaşılıyor ki tanınma, yatay geçiş için de denklik için de şart değil” demişti.
Pehlivan, YÖK raporunda, yatay geçiş için tanınma kriterinin hangi mevzuata dayandığı bilgisinin yer almadığını ileri sürmüştü:
“Çünkü tanınma hakkındaki mevzuat ilk kez 1996’da yürürlüğe girdi. Ancak o tarihte çıkarılan yönetmelikte ‘tanınmayan üniversiteden yatay geçiş yapılmaz’ denmiyor.
“Bu konudaki mevzuat 2010 yılında değişti ve tanınmayan üniversiteden yatay geçiş yapılamayacağı mevzuattaki yerini aldı.”
Pehlivan, İmamoğlu’nun, üniversite diplomasının iptaline ilişkin İstanbul Üniversitesi işlemine karşı İstanbul İdare Mahkemesi’nde dava da açtı.
Dava dilekçesinde, öncelikle diplomanın iptaline ilişkin kararın alınmasında Üniversite Yönetim Kurulu’nun yetkisinin bulunmadığı ifade edildi.
Ekrem İmamoğlu’nun avukatı Mehmet Pehlivan, İmamoğlu’nun, üniversite diplomasının iptaline ilişkin İstanbul Üniversitesi işlemine karşı İstanbul İdare Mahkemesi’nde dava açtı.
Dava dilekçesinde, öncelikle diplomanın iptaline ilişkin kararın alınmasında Üniversite Yönetim Kurulunun yetkisinin bulunmadığı ifade edildi.
Avukat Mehmet Pehlivan da Pehlivan ile ilgili tutuklama talebinde; “örgüt üyesi olma”, “örgütün çözülmemesi için eylemler yapma” gibi suçlamalarla 19 Haziran’da tutuklanmıştı.
Kaynak, CHP
Güncelleme 9 Temmuz 2025
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik iki yıl önce yapılan il başkanlığı seçiminde “menfaat karşılığı seçime hile karıştırıldığı” iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında ifade verdi.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şubesi’nde ifade veren Çelik daha sonra gazetecilere açıklama yaptı.
Etkin pişmanlık adı altında iftira mekanizması kurulduğunu savunan Çelik, “Amaç, CHP’yi itibarsızlaştırmak ve toplumu susturmak” dedi.
Çelik halen tutuklu bulunan bir kişinin İstanbul İl Kongresi’ne yönelik ifadelerinden dolayı ifade verdiğini, bu kişinin “Özgür Çelik’in listesine oy vermem için üçüncü şahıslar bana menfaat teklif ettiler” dediğini, oysa söz konusu kişinin iddialarının çok çelişkili olduğunu söyledi.
Bu iddiaları ve verdiği ifadeyi kamuoyuyla paylaşacağını belirten Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Şahıs, ifadelerinde İstanbul İl Kongresi’nin 2023 yılının Ağustos ayında gerçekleştiğini, o dönemde kendisini aradığımı iddia ediyor. Ancak ben, 2023 yılının Ağustos ayında Bahçelievler İlçe Başkanıydım ve 20 Ağustos’ta düzenlenecek Bahçelievler İlçe Kongresi’ne adaydım. O kongrede yarıştım, kazandım. Sonrasında İstanbul’da, ilçe başkanlarının ortak talebiyle İl Başkanlığına aday oldum ve kongreyi 26 ilçe başkanının desteğiyle kazandım.”
Çelik, söz konusu kişinin, kendisini önce normal aramayla, ardından FaceTime ile aradığını söylemesinin de bir diğer çelişkili iddiası olduğunu söyledi.
CHP İstanbul İl Başkanı Adayı olarak 600 delegenin tamamını aradığını belirten Çelik, bu kişilerin hepsine aynı cümleleri kurduğunu vurguladı.
“İstanbul İl Kongresi’nde iki aday var. Biri daha önce İl Başkanlığı görevini yürütmüş Cemal Canpolat. Ben ise 6 yıl ilçe başkanlığı yapmış biriyim. Daha gencim, daha çok çalışırım, daha hızlı koşarım. Bu nedenle desteklerinizi istiyorum.”
HTS kayıtlarının da bu standart konuşmaları yaptığının ispatı olduğunu söyleyen Çelik, “Söz konusu şahısla konuşma sürem, diğer delegelerle yaptığım konuşmalarla aynı sürelerde” dedi.
Çelik’e ifade sürecinde üç avukatı eşlik etti.
İfade sırasında CHP’nin İstanbul’daki 39 ilçe başkanı, İl Kadın ve Gençlik Kolu başkanları ile çok sayıda partili de İstanbul Emniyet Müdürlüğü çevresinde bekledi.
Bölgede geniş güvenlik önlemleri alınırken, bina çevresi bariyerlerle kapatıldı.
Çok sayıda çevik kuvvet polisi kalkanlarla güvenlik çemberi oluşturdu.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Mart ayında 8 Ekim 2023’te yapılan CHP İstanbul İl Kongresi’yle ilgili soruşturma başlatmıştı.
Savcılıktan 8 Temmuz’da yapılan açıklamada “seçime hile karıştırıldığı iddialarını içeren ihbarlar” olduğu belirtildi.
Aynı açıklamada ifade için, Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerinin görevlendirildiği kaydedildi.
Başsavcılık “şüpheliler” ifadesini kullandı ancak sayı açıklamadı.
Toplam 10 şüphelinin ifadeye çağrıldığı kaydediliyor.
CHP’li Adana ve Adıyaman belediyelerine yönelik soruşturma kapsamında Çağlayan Adliyesi’nde olan Çelik, ifadeye çağrıldığını söyledi.
Çelik seçime dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun desteklediği aday olarak girmişti.
Canpolat ise Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanı olduğu dönemde “Genel Merkez çizgisindekilerin adayı” olarak görülüyordu.
Çelik, il başkanı seçildiği 2023’e kadar CHP Bahçelievler İlçe Başkanıydı.
CHP İstanbul İl Kongresi’nden yaklaşık bir ay sonra yapılan partinin 38. Olağan Kurultayı’nda Özgür Özel genel başkan seçilmişti.
Bu kurultayla ilgili dava da sürüyor.
44 yaşındaki Özgür Çelik, 1981 yılında Sivas’ta doğdu.
CHP’nin İstanbul İl Başkanlığı’na ait kurumsal sitesinde yer alan özgeçmişine göre, iletişim alanında lisans eğitim aldı.
İstanbul Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi Yüksek Lisansını tamamladı.
İkinci yüksek lisansını yine İstanbul Üniversitesi’nde Yerel Yönetimler, Kent ve Çevre Çalışmaları alanında yaptı.
2015-2018 yılları arasında CHP Bahçelievler İlçe Başkanlığı’nda Mali İşlerden Sorumlu Başkan Yardımcılığı görevini üstlendi.
25 Mart 2018 tarihinde gerçekleşen CHP Bahçelievler İlçe Başkanı oldu.
Çelik, 8 Ekim 2023 tarihinde gerçekleşen 38. Olağan İstanbul İl Kongresi’nde CHP İstanbul İl Başkanı seçildi.
Kaynak, Getty Images
Güncelleme 9 Temmuz 2025
31 Mart 2024 yerel seçimlerinden sonra aralarında İstanbul ve Antalya’nın da bulunduğu çok sayıda il ve ilçede belediye başkanları tutuklandı veya görevden uzaklaştırıldı, bazılarına da kayyum atandı.
BBC Türkçe’nin derlediği verilere göre 9 Temmuz itibarıyla:
Seçim sonrası kayyum atanan ilk belediye Haziran 2024’te Hakkari oldu.
DEM Partili Hakkari Belediye Eş Başkanı Mehmet Sıddık Akış görevden uzaklaştırıldı, yerine Hakkari Valisi Ali Çelik kayyum olarak atandı.
Akış, 2014 yılında hakkında açılan bir davada “silahlı terör örgütünü yönetmek”, “silahlı terör örgütüne üye olmak” ve “örgüt propagandası yapmak” suçlarından yargılanıyordu.
30 Ekim 2024’te de İstanbul’da Esenyurt Belediyesi’nin CHP’li Başkanı Ahmet Özer, “PKK/KCK terör örgütünün mensup ve faaliyetlerinin tespit edilmesine yönelik yürütülen soruşturmalar kapsamında” gözaltına alındı, görevden alınarak yerine kayyum atandı.
Tutuklanan Özer’in yerine İstanbul Vali Yardımcısı Can Aksoy getirildi.
Özer’in tutuklanmasına CHP ve DEM Parti, Esenyurt Meydanı’nda düzenledikleri mitingle tepki gösterdi.
Kaynak, DEM PARTİ
4 Kasım 2024’te Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk, Batman Belediye Başkanı Gülistan Sönük ve Halfeti Belediye Başkanı Mehmet Karayılan görevden alındı.
Ahmet Türk‘ün görevden alınmasına Kobani davasında 10 yıl hapis cezası alması ve hakkında devam eden dava ve soruşturmalar gerekçe gösterildi.
Sönük’ün ve Karayılan’ın görevden uzaklaştırılması konusunda da “silahlı terör örgütüne üye olma” suçlamasından aldıkları 6 yıl hapis cezaları ve haklarında “silahlı terör örgütüne üye olma” suçlamasıyla yürütülen soruşturmalar gerekçe gösterildi.
Yerlerine Mardin Valisi Tuncay Akkoyun, Batman Valisi Ekrem Canalp, Halfeti Kaymakamı Hakan Başoğlu kayyum olarak atandı.
Kaynak, Getty Images
22 Kasım 2024’te DEM Parti’li Tunceli Belediye Başkanı Cevdet Konak ve CHP’li Ovacık Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül görevden alındı ve yerlerine kayyum atandı.
Konak, “PKK üyeliğinden” ceza almış olması ve “PKK propagandası yapmak” suçlamasıyla hakkındaki soruşturmanın devam etmesi nedeniyle; Sarıgül de “PKK üyeliğinden” ceza almış olması nedeniyle geçici olarak görevden uzaklaştırıldı.
Tunceli Valisi Bülent Tekbıyıkoğlu, Tunceli Belediye Başkan Vekili olarak görevlendirildi. Sarıgül’ün yerine Ovacık Kaymakamı Hüseyin Şamil Sözen atandı.
Kaynak, Van Büyükşehir Belediyesi
29 Kasım 2024’te Van Bahçesaray Belediyesi Başkanı Ayvaz Hazır görevinden uzaklaştırıldı ve yerine kayyum atandı.
Hazır’ın görevden uzaklaştırılmasına gerekçe olarak hapis cezasına çarptırılması ve hakkında ”terör örgütü propagandası” suçlamasıyla devam eden soruşturma gösterildi.
Hazır’ın yerine Bahçesaray Kaymakamı Harun Arslanargun getirildi.
13 Ocak 2025’te Mersin’in Akdeniz ilçesinin DEM Partili Belediye Eş Başkanları Hoşyar Sarıyıldız ve Nuriye Arslan tutuklandı, yerlerine Akdeniz Kaymakamı Zeyit Şener kayyum olarak atandı.
Aynı gün Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat Balıkesir’deki ailesinin evinden alınarak İstanbul’a götürüldü ve 17 Ocak tarihinde, “suç örgütüne üye olma”, “ihaleye fesat karıştırma” ve “haksız mal edinme” suçlamalarıyla tutuklandı. Bu göreve Beşiktaş Belediye Meclis Üyesi Ömer Rasim Şişman vekillik ediyor.
29 Ocak’ta DEM Parti’li Siirt Belediyesi Eş Başkanı Sofya Alağaş, gazetecilik yaptığı dönemde hakkında “örgüt üyesi olmak” suçlamasıyla açılan dava nedeniyle kendisine verilen 6 yıl 3 ay hapis cezasının ardından görevden alındı.
Yerine Siirt Valisi Kemal Kızılkaya Belediye Başkan Vekili olarak görevlendirildi.
11 Şubat’ta Van Büyükşehir Belediye Başkanı Abdullah Zeydan, “terör örgütüne yardım etmek” ve “basın yoluyla terör örgütü propagandası yapmak” iddiasıyla yargılandığı davada 3 yıl 9 ay hapis cezası aldı.
24 Şubat’ta Kars’ın Kağızman Belediyesi’ne kayyum atandı. İçişleri Bakanlığı, “örgüt üyeliği” suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası alan Kars Kağızman İlçe Belediye Başkanı Mehmet Alkan’ın görevden uzaklaştırıldığını duyurdu.
Kağızman Kaymakamı Okan Daştan, Belediye Başkan Vekili olarak görevlendirildi.
27 Şubat’ta İstanbul’da Beykoz Belediyesi’ne düzenlenen operasyonla CHP’li Beykoz Belediye Başkanı Alaattin Köseler’in de aralarında bulunduğu 13 kişi, “ihaleye fesat karıştırma” şüphesiyle gözaltına alındıktan sonra tutuklandı.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık ve Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan 23 Mart’ta tutuklandı.
“Yolsuzluk” suçlamaları kapsamında tutuklanan İmamoğlu ve Çalık aynı gün görevden uzaklaştırıldı.
“Terör” soruşturması kapsamında tutuklanan Şahan’ın yerine ise Şişli Belediyesi’ne kayyum atandı.
İçişleri Bakanlığı, Şişli Kaymakamı Cevdet Ertürkmen’i Şişli Belediye Başkan Vekili olarak görevlendirdi.
İmamoğlu’nun yerine ise Belediye Meclisi’nde yapılan oylama sonucu CHP’li Nuri Aslan seçildi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik soruşturmanın ardından 31 Mayıs’ta düzenlenen beşinci operasyonda
İçişleri Bakanlığı 5 Haziran’da bu beş belediye başkanının görevlerinden alındığını duyurdu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, İBB’ye yönelik soruşturmalarını; “suç örgütü yöneticisi olmak”, “suç örgütüne üye olmak”, “irtikap”, “rüşvet”, “nitelikli dolandırıcılık”, “kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirmek” ve “ihaleye fesat karıştırmak” suçlamalarıyla yürütüyor.
Operasyonun beşinci dalgası dört soruşturmayı kapsıyor:
İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik 1 Temmuz’da başlatılan ve 139 kişinin gözaltına alındığı soruşturmada 60 kişi için tutuklama kararı çıktı.
Tutuklananlar arasında İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin eski başkanı Tunç Soyer, CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu ve eski İzbeton Genel Müdürü Heval Savaş Kaya da bulunuyor.
Soyer’in avukatı Murat Sayın, eski belediye başkanının “siyaseten verilmiş bir kararla tutuklandığını” savundu.
4 Temmuz’da Antalya’nın Manavgat ilçesinin belediye başkanı Niyazi Nefi Kaya rüşvet iddiasıyla gözaltına alındıktan sonra tutuklandı. Ofisinde bir baklava kutusundan binlerce euronun çıktığı görüntüler basına servis edildi.
CHP lideri Özgür Özel “O görüntüler gerçekse, Allah onun bin kere cezasını versin. Partinin geleceğiyle oynayacak bir hareket yapan birini affetmek mümkün değil” dedi.
Manavgat’taki iddialar için müfettişler görevlendirdiklerini ve onlardan ilk haberlerin iç açıcı olmadığını söyleyen Özel, “İddialar doğruysa, o kişinin partimizle bir saniye dahi ilgisini bırakmayız. Bir takım bilgiler var, iç açıcı değil. Para alma ihtimali var gibi duruyor” dedi.
CHP’li belediyelere 5 Temmuz’da düzenlenen yeni bir operasyonda Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, Adıyaman Belediye Başkanı Abdurrahman Tutdere ve Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek gözaltına alındı.
Kaynak, Getty Images
Muhittin Böcek aynı akşam tutuklandı.
Gözaltına alınanlar arasında Büyükçekmece Belediye Başkanı Hasan Akgün’ün yerine seçilen Başkanvekili Ahmet Şahin de vardı.
Belediye başkanlarının, etkin pişmanlıktan yararlanarak serbest kalan işadamı Aziz İhsan Aktaş’ın elebaşı olduğu öne sürülen suç örgütü soruşturması kapsamında gözaltına alındığı açıklandı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan yapılan açıklamada Zeydan Karalar ve Abdurrahman Tutdere, belediyeye iş yapan şirket yöneticilerinden haksız maddi menfaatte bulunmakla suçlanıyor.
Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, sosyal medya hesabından paylaştığı videoda “Tüm dünya bilir ki, benim parayla, pulla, rüşvet ile işim yok. Bu bir süreç, gönlünüz rahat olsun. Mücadeleye devam edeceğiz” dedi.
Daha sonra polis aracından indirilirken bir gazetecinin “Neden gözaltına alındınız?” sorusuna “Valla niçin olduğunu biliyorsunuz. Etkili basın, etkili siyasetçi kim varsa susturacaklar” dedi.
Mahkemenin 8 Temmuz’da verdiği kararla Zeydan Karalar da tutuklanırken Adıyaman Belediye Başkanı Abdurrahman Tutdere hakkında ev hapsi kararı verildi.
31 Mart 2024 yerel seçimlerinde Türkiye genelinde CHP yüzde 37.8, AKP yüzde 35.5, Yeniden Refah Partisi yüzde 6.2, DEM Parti yüzde 5.7, MHP yüzde 5, İYİ Parti ise yüzde 3.8 oy aldı.
CHP yaklaşık yüzde 38 oyla 1977’den bu yana ilk kez Türkiye’de birinci parti oldu.
CHP Türkiye’nin en büyük üç ili İstanbul, Ankara ve İzmir de dahil olmak üzere, 81 ilin 35’inde yerel seçimleri kazandı.
AKP yaklaşık yüzde 35 oy alarak, kurulduğu 2001’den bu yana ilk kez katıldığı bir seçimde ikinci sıraya geriledi.