DOLAR 41,7248 0,23%
EURO 48,5218 0,43%
ALTIN 5.412,991,35
BITCOIN 5131555-1.1961299999999999%
İstanbul
17°

PARÇALI BULUTLU

SABAHA KALAN SÜRE

iklimhaber.org

iklimhaber.org

26 Eylül 2025 Cuma

Maden Yasası’na Karşı Muğla’da Tek Ses: “Toprağımızı Vermiyoruz!” – İklim Haber

Maden Yasası’na Karşı Muğla’da Tek Ses: “Toprağımızı Vermiyoruz!” – İklim Haber
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Aralarında meslek odaları, sendikalar, ekoloji örgütlerinin de olduğu Toprağımızı Vermiyoruz Çalışma Grubu’nun çağrısıyla Meclis’te kabul edilen ve kamuoyunda “Maden Yasası”, “İşgal Yasası” olarak da anılan torba yasaya karşı “Toprağımızı Vermiyoruz-Muğla Mitingi” düzenlenecek.

Meclis’te kabul edilen ve kamuoyunda “Maden Yasası”, “İşgal Yasası” olarak da anılan torba yasaya tepki göstermek amacıyla 14 Eylül Pazar günü, saat 16.00’da Muğla, Menteşe’de “Toprağımızı Vermiyoruz-Muğla Mitingi” düzenlenecek.

Aralarında meslek odaları, sendikalar, ekoloji örgütlerinin de olduğu Toprağımızı Vermiyoruz Çalışma Grubu’nun çağrısıyla yapılacak mitinge yönelik çalışmalar devam ediyor. Muğla’nın köy ve mahallelerinde alan çalışmasıyla başlayan hazırlıklar meslek odaları, baro ve muhalif siyasi partilerin ziyaret edilmesiyle devam ediyor.

Çağrı Metni: “Mülkiyet Hakkı Fiilen Yok Sayılmaktadır”

Muğla Mitingi kapsamında bir de çağrı metni imzaya açıldı. Çağrı metninde, “7554 sayılı torba yasa; halkın mülkiyet, adalet ve onurlu yaşam haklarını hedef alan bir hak gaspı rejimidir. Acele ve üstün kamu yararı adı altında şirketlere yetki devredilmekte, idarenin kararları baypas edilmekte, mülkiyet hakkı fiilen yok sayılmaktadır” denildi.

Çağrıda, 7554 sayılı Yasa’nın ÇED, imar, orman, mera gibi denetim mekanizmalarını etkisizleştiren bir “süper izin” rejimi kurarak devlet gücünü şirket menfaatine tahsis ettiği eleştirisi getirildi.

“Bu Yasa Yaşam Hakkımızı Hiçe Saymaktadır”

Mülkiyet hakkını hiçe saydığı ifade edilen yasa ile ilgili şu görüşler aktarıldı: “Bu yasa, mülkiyet hakkını hiçe sayarak acele kamulaştırma kararlarıyla köylülerin topraklarına el konulmasına olanak tanımaktadır. Anayasaya aykırı bu düzenleme, doğal varlıklarımıza ve küçük üreticilerin bağımsızlığına karşı açık bir toprak gaspıdır. Zeytinliklerin korunmasını kağıt üzerinde bırakıp şirketlere teslim eden, meraları halkın ortak yararından koparan bu yasa; yaşam hakkımızı, hukuki güvencelerimizi ve ortak değerlerimizi hiçe saymaktadır.”

Yasanın iptali ve uygulanmaması için mücadelenin süreceğinin aktarıldığı çağrı metninde, “14 Eylül 2025 Pazar, saat 16.00’da Muğla Menteşe’de yapılacak ‘Haklarımızdan Vazgeçmiyoruz, Toprağımızı Vermiyoruz” mitinginde buluşuyoruz” denildi.

Devamını Oku

Ormansızlaşma Her Yıl 28 Binden Fazla İnsanın Canını Alıyor – İklim Haber

Ormansızlaşma Her Yıl 28 Binden Fazla İnsanın Canını Alıyor – İklim Haber
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Arazi temizliğinin neden olduğu yerel sıcaklık artışları, her yıl 28 binden fazla insanın sıcaklık bağlantılı ölümüne neden oluyor. Yeni bir araştırmaya göre ormansızlaşma son 20 yılda yarım milyon insanın canına mâl oldu.

Yeni bir araştırmaya göre, tropikal bölgelerdeki ormansızlaşma, son 20 yılda sıcaklığa bağlı hastalıklar nedeniyle yarım milyondan fazla insanın ölümüne neden oldu. Araştırmanın yazarları, Amazon, Kongo ve Güneydoğu Asya’daki yağmur ormanlarında yapılan arazi temizliğinin sıcaklığı artırdığını çünkü bu temizliğin gölgelenmeyi azalttığını, yağış miktarını düşürdüğünü ve yangın riskini artırdığını belirtiyor.

Küresel ilkimdeki bozulmaya ek olarak ormansızlaşma, etkilenen bölgelerde yaşayan insanların maruz kaldığı ısınmanın üçte birinden fazlasından sorumlu durumda. 2001 ile 2020 yılları arasında tropikal bölgelerde yaklaşık 345 milyon insan bu ormansızlaşma kaynaklı yerel ısınmadan etkilenirken, bu insanların 2,6 milyonu için bu durum, maruz kaldıkları sıcaklığa 3°C daha eklenmesi anlamına da geldi.

Söz konusu ısınma pek çok durumda ölümcül oldu. Araştırmacılar, ormansızlaşmaya bağlı ısınmanın 20 yıllık dönemde yılda ortalama 28 bin 330 ölüme neden olduğunu tahmin etti. Bu ölümlerin yarısından fazlası, ısıya karşı savunmasız bölgelerdeki büyük nüfus nedeniyle Güneydoğu Asya’da gerçekleşti. Yaklaşık üçte biri tropikal Afrika’da, geri kalanı ise Orta ve Güney Amerika’da meydana geldi.

İklim Tartışmaları Arasında Göz Ardı Edilen Bir Tehlike

Yeni çalışma, Çarşamba günü Nature Climate Change dergisinde yayımlandı. Brezilya, Gana ve Birleşik Krallık’tan araştırmacılar, çalışma kapsamında tropikal bölgelerdeki arazi temizliğinden etkilenen alanlarda kazaya bağlı olmayan ölüm oranları ile sıcaklıkları karşılaştırdı.

Daha önce yapılan çalışmalar, ağaç kesimi ve ağaç yakmanın uzun vadeli yerel ısınmalara yol açtığını göstermişti. Ancak bu yeni makale, bunun sonucunda ortaya çıkan ölümleri hesaplayan ilk çalışma oldu. Leeds Üniversitesi’nden Prof. Dominick Spracklen, verilen mesajın “ormansızlaşma öldürür” olduğunu söyledi. Birçok insanın bu bulgulardan şok olacağını düşündüğünü belirten Spracklen, ormansızlaşmanın yerel tehlikelerinin, genellikle küresel iklim tartışmaları ve tarımsal sınırların piyasa odaklı genişlemesi içinde kaybolduğuna da dikkat çekti.

Ormanlar Sürekli Faaliyet Halinde

Spracklen örnek olarak, devasa soya fasulyesi tarlaları için büyük oranda ormansızlaştırılmış olan Brezilya’daki Mato Grosso bölgesine işaret etti. Bu bölgedeki çiftçiler şu anda daha fazla araziyi temizleyip tarıma açabilmek için Amazon’daki soya moratoryumunun sona erdirilmesi için baskı yapıyorlar.

Spracklen, orman örtüsünü korumanın hayat kurtaracağını ve tarımsal üretimi artıracağını belirterek ekledi:

“Eğer Mato Grosso ormanlarını ayakta tutabilirse, oradaki insanlar daha az sıcaklık stresi yaşayacak. Bu sadece Batı dünyasının, küresel iklim adına ormanları koruma çağrısı değil. Ormanlar yerel topluluklara doğrudan fayda sağlıyor. Bir yandan sıcaklığı düzenliyor, yağmur getiriyor ve bir yandan da insanların geçimini sağladığı tarımı destekliyor. Bu ormanlar boş boş durmuyor. Gerçekten çok çalışıyorlar ve bizim için son derece önemli bir görev üstleniyorlar.”

Devamını Oku

IPM Türkiye’de Çelik Sektörünün Karbonsuzlaşmasını Hızlandıracak Politika Önerilerini Sıraladı – İklim Haber

IPM Türkiye’de Çelik Sektörünün Karbonsuzlaşmasını Hızlandıracak Politika Önerilerini Sıraladı – İklim Haber
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Türkiye’nin sera gazı emisyonlarının yaklaşık %10’undan sorumlu olan çelik sektörünün dönüşümü, 2053 yılı net sıfır hedefine erişimde kritik öneme sahip.

İstanbul Politikalar Merkezi (İPM), Türkiye Çelik Sektörünün Karbonsuzlaşması projesi kapsamında Politika ve Aktör Analizi raporunu yayımladı. Çelik üreticileri, kamu kurumları ve üretim zincirinde yer alan diğer aktörlerle yapılan görüşmelere dayanan rapor; katma değeri yüksek, düşük karbonlu, çevresel ve toplumsal etkileri gözeten bir üretim modeline geçişte sektörün temel sorunlarını irdelerken somut çözüm önerileri sunuyor. Rapora göre, dönüşüm sürecini hızlandıracak üç temel unsur: i) sektörel yeniden yapılanma ve modernizasyon planı, ii) bağlayıcı azaltım hedefleri ve çok aktörlü bir sorumluluk çerçevesi, iii) kamu desteklerinin sera gazı azaltım hedefleriyle ilişkilendirilmesi.

Türkiye’nin sera gazı emisyonlarının yaklaşık %10’undan sorumlu olan çelik sektörünün dönüşümü, 2053 yılı net sıfır hedefine erişimde kritik öneme sahip. 2022’den bu yana Türkiye’de çelik sektörünün dönüşümünü destekleyen çalışmalar yürüten İPM, son raporu Türkiye Çelik Sektörünün Karbonsuzlaşması: Politika ve Aktör Analizi ile dönüşüm sürecini hızlandıracak politika ve kurumsal müdahale önerilerini tartışmaya açıyor. Çalışma, seçilmiş alanlarda ham çelik üreticileri ve kamu idaresinin ilerleme performansına dair bir değerlendirme de içeriyor.

Dönüşüme Yönelik Güçlü Motivasyon Değerlendirilmeli

Çalışmaya göre, Türkiye’de sanayinin karbonsuzlaşma süreci kurumsallaşma aşamasında. Bu süreci belirleyen gelişmeler ise ulusal bir iklim ve sanayi politikasından ziyade, Avrupa Birliği düzenlemeleri ve dış ticarette rekabetçiliği koruma gibi dışsal faktörler. Buna rağmen sektörde çalışanlar ve temsilciler ile yapılan görüşmeler kabronsuzlaşmanın, uyum zorunluluğunun ötesinde, çevresel ve teknolojik gelişim fırsatı olabileceği şeklinde değerlendiriliyor. Bu potansiyelin göz ardı edilmemesi gerektiğini belirten Proje Koordinatörü Dursun Baş, “Çelik sektöründe karbonsuzlaşma yönünde güçlü bir motivasyon var. Ancak, bugün en basit çevresel yatırımlardan dahi kaçınıldığını görüyoruz. Bu durum, denetim ve düzenleme eksiklikleriyle birleşince, sektörün ‘yeşil çelik’ ya da ‘net sıfır’ hedeflerinin söylemde kalma riskini artırıyor. Gerçek bir dönüşüm için bağlayıcı düzenleyici çerçeveler, etkin denetim mekanizmaları ve güçlü bir kamusal irade şart. Türkiye’nin 40’tan fazla ham çelik tesisini kapsayan ulusal bir yeniden yapılandırma ve modernizasyon planını hayata geçirmesi daha fazla ertelenmemeli” dedi.

Dönüşümün sadece üreticilerin sorumluluğunda olamayacağını belirten Baş, yapısal sorunlara yönelik kapsayıcı ve tutarlı bir yol haritasına ihtiyacı vurguluyor. Baş; sektöre yönelik çerçeve iklim politikası ve azaltım hedefinin eksikliği, entegre çevre izin ve bilgi sisteminin yokluğu, kamu-özel sektör işbirliği mekanizmaları ve finansman araçlarının yetersizliği, fosil yakıt bağımlılığı, düşük karbonlu çelik tanımının olmaması, çevre yatırımlarının yetersizliği ve toplumsal ilişkilerin zayıflığı öncelikli ele alınması gereken konular olduğunu belirtiyor.

Türkiye Çelik Sektörünün Karbonsuzlaşması: Politika ve Aktör Analizi’ne göre çelik sektöründeki dönüşümü hızlandıracak 10 politika önerisi şöyle:

  1. Çelik sektöründe ulusal yeniden yapılandırma ve modernizasyon planı hazırlanmalıdır: Türkiye genelinde sayısı 40’ı aşan ham çelik üretim tesislerinin kaynak yoğun ve düşük katma değerli üretim yapısı ve bu yapının oluşturduğu çevresel ve toplumsal maliyetlerin büyüklüğü dikkate alınmalı ve kapsamlı ve önceliklendirilmiş bir ulusal yeniden yapılandırma ve modernizasyon planı ivedilikle hayata geçirilmelidir.
  2. Çelik sektöründe dönüşüm için çok aktörlü ve tedarik zinciri odaklı bir sorumluluk yapısı geliştirilmelidir: Sektörel üretimi mümkün kılan girdiler kaynaklı sera gazı emisyonu azaltımında somut hedefler oluşturulmalıdır. Çelik sektöründe mevcut teknolojileri kullanarak düşük karbonlu üretime geçişin önünde başlıca iki yapısal engel, elektrik üretiminin fosil yakıt bağımlılığı ve kaliteli çelik hurdası tedarikinde yaşanan arz sorunlarıdır. Bu sorunların çözümünde azaltım odaklı sanayi-enerji-çevre ve girdi politikaları geliştirilmelidir.
  3. Kamu kesiminde iklim politikası mimarisi ve kurumsal görev tanımları gözden geçirilmelidir: Çelik sektörünün karbonsuzlaşmasını destekleyecek bağlayıcı ve sektörel ihtiyaçlara göre yapılandırılmış bir iklim politikası mimarisi oluşturulmalıdır. Çevre, sanayi ve enerji politikalarının eşgüdüm içinde çalışacağı bir yönetişim sistemi kurulmalıdır.
  4. Sanayi Karbonsuzlaşma Politikası ve Yol Haritası oluşturulmalı ve sanayi sektörünün karbon bütçesi tanımlanmalıdır: Çelik sektörünün yıllık karbon bütçesi ve 2030- 2050 hedefleri net şekilde belirlenmeli; sanayi ve enerji sektörlerindeki kalkınma planlamaları bu hedeflerle uyumlu hale getirilmelidir. TÜBİTAK Yeşil Büyüme Teknoloji Yol Haritası – Demir Çelik Sektörü belgesi sektörün ihtiyaçlarına gözetilerek revize edilmelidir.
  5. Kirletici endüstriyel emisyonlarının yönetimi için entegre çevre izin ve bilgi sistemi kurulmalı; mevcut en iyi tekniklerin acilen uygulanması yasal güvenceye kavuşturulmalıdır: AB Endüstriyel Emisyonlar Direktifi standartlarını dikkate alan entegre izin süreci ile ürünler için eko-tasarım uygulamalarını hayata geçirecek kurumsal yapılanma ve düzenlemeler oluşturulmalıdır.
  6. Sanayide karbonsuzlaşmayı yönlendirecek çok paydaşlı bir platform kurulmalı; kamu destekleri azaltım taahhütleriyle ilişkilendirilmelidir: Çelik sektöründe yüksek maliyetli teknolojik dönüşüm yatırımlarını desteklemek, sektörler arası koordinasyonu güçlendirmek ve sanayide karbonsuzlaşmayı planlı bir şekilde yönlendirmek amacıyla çok aktörlü bir Sanayide Karbonsuzlaşma Platformu oluşturulmalıdır.
  7. Düşük karbonlu çeliğe yönelik ulusal tanım, ölçütler ve standardizasyon sistemi oluşturulmalıdır: Çelik sektöründe düşük karbonlu üretimi teşvik etmek ve pazarda bu ürünlere yönelik güvenilirlik sağlamak amacıyla, düşük karbonlu çelik kavramı yasal ve teknik açıdan net biçimde tanımlanmalıdır. Bu çerçevede, yeşil kamu alımları, sektör bazlı tedarik zinciri politikaları ve etiketleme uygulamaları gibi talep yönlü araçlarla düşük karbonlu çelik talebi artırılmalıdır.
  8. Elektrik üretimi sera gazı emisyon faktörü değeri (kgCO2e/kWh) için azaltım hedefi tanımlanmalı ve enerji dönüşümü ile sanayi sektörü iklim hedefleri uyumlu hale getirilmelidir. Çelik sektörünün karbonsuzlaşmasında Kapsam 2 sera gazı emisyonlarını azaltmak amacıyla, elektrik üretiminin karbon yoğunluğunu düşürmeye yönelik sera gazı emisyonu faktörü hedefleri tanımlanmalıdır. Bu hedefler, kömürden çıkış, elektrifikasyon programı ve enerji arz güvenliği ile uyumlu bütüncül bir enerji dönüşüm yol haritasına entegre edilmelidir.
  9. Hurda yönetiminde çalışan sağlığı, çevre yönetimi, kalite, izlenebilirlik ve arz güvenliğini güçlendirmek üzere kapsamlı bir dönüşüm programı geliştirilmelidir. Hurda piyasasında çalışan sağlığı ve çevre yönetimini güçlendirecek bir modernizasyon programı oluşturulmalı; aynı zamanda hurda arz güvenliğini artırmak için ulusal hurda envanteri, kalite sınıflandırma standardı ve izlenebilirlik sistemi kurulmalıdır.
  10. Ham çelik üreticileri için sera gazı emisyonu azaltım hedefi zorunluluğu getirilmeli, ortak hesaplama metodolojisi tanımlanmalı ve kamunun erişimine açık sera gazı emisyonu bilgi sistemi kurulmalıdır.Türkiye’de ham çelik sektörünün karbonsuzlaşma sürecini şeffaf, ölçülebilir ve karşılaştırılabilir hale getirmek için üreticilerin uluslararası standartlara uygun bilim temelli sera gazı azaltım hedefleri belirlenmelidir. Bu hedeflerin, ortak bir metodoloji ile raporlaması ve kamuoyuna açık şekilde sera gazı emisyon verilerinin paylaşılması zorunlu hale getirilmelidir.
Devamını Oku

Pakistan’da 1 Milyondan Fazla İnsan Sel Nedeniyle Tahliye Edildi – İklim Haber

Pakistan’da 1 Milyondan Fazla İnsan Sel Nedeniyle Tahliye Edildi – İklim Haber
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Yağışlardan ve selden en çok etkilenen Pencap eyaletinde yüzlerce köyde büyük hasar meydana gelirken hayati önem taşıyan tahıl ürünleri de sular altında kaldı.

Pakistan’da 26 Haziran’dan bu yana devam eden muson yağışları nedeniyle bilanço ağırlaşıyor.Şiddetli yağışlar ve selden en fazla etkilenen Pencap eyaletinde 1 milyondan fazla insan tahliye edildi. Eyalette son 40 yılın en kötü sel felaketinin yüzlerce köyde hasara yol açtığı ve hayati önem taşıyan tahıl mahsullerinin sular altında kaldığı açıklandı.

Pakistan Ulusal Afet Yönetimi Ajansı’ndan (NDMA) yapılan açıklamaya göre, ülke genelinde hayatını kaybedenlerin sayısı 823’e yükseldi. 240 milyonluk nüfusu ile Pakistan’ın en kalabalık eyaleti olan Pencap’ta da sel sularının eyaletin yarısını etkilemesi ve Çenap Nehri’nin Trimmu Barajı’nda tehlikeli seviyelere ulaşmasının beklenmesi üzerine son yıllardaki en büyük tahliye operasyonlarından biri başlatıldı.

Yetkililer halka önümüzdeki günlerde yağışın etkisini artıracağı uyarısında bulundu. Yağışların 10 Eylül’e kadar devam etmesi bekleniyor.

Yanı sıra barajları dolduğunda suyu serbest bırakan Hindistan, bu hafta Pakistan’a üç sel uyarısı göndererek bunları “insani bir önlem” olarak nitelendirdi.

Her iki ülke de ani sellere yol açan yoğun muson mevsimiyle mücadele ediyor.Hindistan’ın güçlü yağışlardan etkilenen kenti Keşmir’de bu ay en az 60 kişi hayatını kaybederken, Pakistan’da haziran sonundan bu yana hayatını kaybedenlerin sayısı 823’e ulaştı.

Pakistan geçtiğimiz yıllarda da yıkıcı sellerle gündeme gelmişti. 2022’deki felaket 1.700’den fazla can almıştı. Uzmanlar, muson yağmurlarının şiddetinin iklim değişikliği nedeniyle her geçen yıl arttığını vurguluyor.

Devamını Oku

CHP’li Rızvanoğlu’ndan Çağrı: “Suyu Temel bir Kamusal Hak Olarak Tanımlamak Zorundayız” – İklim Haber

CHP’li Rızvanoğlu’ndan Çağrı: “Suyu Temel bir Kamusal Hak Olarak Tanımlamak Zorundayız” – İklim Haber
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Su krizinden insan faaliyetleri kaynaklı iklim değişikliğinin yanı sıra, siyasi tercihler ve ihmallerin sorumlu olduğunu vurgulayan CHP’li Rızvanoğlu “İktidar suyu yönetemiyor” dedi.

TBMM’de su krizine ilişkin basın toplantısı düzenleyen CHP İstanbul Milletvekili Evrim Rızvanoğlu, Türkiye’nin hızla geri dönülmez bir felakete sürüklendiğini söyledi. “İzmir’den Konya’ya, Aksaray’dan İstanbul’a… Yeraltı suları çekiliyor, obruklar açılıyor, göller kuruyor, barajlarımızdaki su damla damla tükeniyor. Kritik eşik çoktan geçildi; hem toprağın altı hem de üstü susuzluğun pençesinde” diyen Rızvanoğlu, Birleşmiş Milletler’in Türkiye’yi en riskli 17 ülke arasında gösterdiğini hatırlattı. “Bugün kişi başına 1.313 metreküp su düşüyor, 2030’da 757’ye gerileyerek bizi su fakiri yapacak” sözleriyle tabloyu özetledi.

Krizden yalnızca iklimin değil, yanlış siyasi tercihler ve ihmallerin sorumlu olduğunu vurgulayan milletvekili, “Bu iktidar suyu yönetemiyor” dedi. Havzalarda kapasitenin üzerinde su tahsisi yapıldığını, tarımsal sulamada israf yaşandığını, suyu korumak için ayrılan bütçenin harcanmadığını, maden ruhsatlarının rekor hızla dağıtıldığını, yerel yönetimlerin karar mekanizmalarından dışlandığını belirtti. İstanbul özelinde ise Ömerli Havza Planı’nın yıllardır bekletildiğini, Melen Barajı’nın çürütüldüğünü ve Sazlıdere Barajı’nın Kanal İstanbul uğruna feda edildiğini söyledi. “İstanbul bir gün bile susuz kalamaz, çünkü bu kentin su güvenliği Türkiye’nin güvenliğidir” diyen Rızvanoğlu, “Başka bir su politikası mümkün. Suyu meta değil, temel bir kamusal hak olarak tanımlamak zorundayız” sözleriyle çözüm çağrısı yaptı.

“Maden Ruhsatları Veriliyor, Sular Korunmuyor”

Bütçedeki harcama eksikliğine değinen Rızvanoğlu, “Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 2025 bütçesinde ‘Su Kaynaklarının Korunması’ programı için 509 milyon lira ayrılmış. Ama yılın ilk altı ayında sadece yüzde 24’ü harcanmış. Her yerde su kesintisi yaşanırken, insanlar musluktan su bulamazken bu paralar nerede? Suyu korumaya ayrılan kaynak, saraylara, makam araçlarına, yandaş ihalelere gidiyor” diye konuştu.

Rızvanoğlu, “Su Yönetimi Raporu ‘Maden ruhsatları verilirken yeraltı sularına etkiler dikkate alınmalı’ diyor. Peki iktidar ne yapıyor? Tam tersini. Meclis’ten ‘süper tehdit yasası’nı geçiriyor, maden şirketlerine rekor hızla izin veriyor, ÇED süreçlerini kısaltıyor. Suyun korunması mı? O yine ikinci plana atılıyor” ifadelerini kullandı.

Devamını Oku